Hogwarts Cadılık ve Büyücülük Okulu
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Hogwarts Cadılık ve Büyücülük Okulu

4. Dönem 23 Haziran'da başlıyor!
 
AnasayfaPortalliGaleriAramaLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 Edward Brigham Aldenberg

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Edward Brigham Aldenberg
5. dönemi bekliyor
5. dönemi bekliyor



Erkek
Mesaj Sayısı : 1
Savaş Tarafın : *-* Tarafsız *-*
Ruh Halin : Edward Brigham Aldenberg Mesgul
Tuttuğu Büyücü Takımı : Edward Brigham Aldenberg Ravenclaw_group
Kayıt tarihi : 20/06/09

Edward Brigham Aldenberg Empty
MesajKonu: Edward Brigham Aldenberg   Edward Brigham Aldenberg Icon_minitimeC.tesi Haz. 20 2009, 11:31

Ad: Edward Brigham
Soyad: Aldenberg
Kişisel Özellikler: Olaylara mantıksal bakar. Hiçbir şeyi göründüğü gibi kabul etmez. İşin perde arkasını ortaya çıkarmaya çalışır. Gizemli olayların peşine düşer ve aydınlatır. Zeka oyunları ve sudokulara bayılır. Zekasını geliştirecek her türlü şeye açtır. Tarih kitapları okumaya bayılır. Kişisel kütüphanesinde Mrs. Ravenclaw ile ilgili birçok kitap bulunur. İsmi geçen kişinin zekasına hayrandır... Sadece arkadaşlarıyla takılır. En küçükkusurları affetmez. Basit insanları sevmez ve seçicidir.
Fiziksel Özellikler: Saç rengi ara sıra değişmektedir. Ancak genellikle sarı-kahverengi bir karışımdır. Gözleri eladır. Genellikle spor kıyafetleri tercih eder. Ancak ara sıra gömlek de giyer (giydiği zaman üstten iki düğmesini açar ve gömlek pantalonun içinde durmaz xD). Uzun boyludur.
Burç: Kova
Örnek Rp:


"Yetişkin bir insanın beyni yaklaşık 1,4 kg ağırlığına sahiptir. Eğer beyin sıvının içinde olmasaydı ve direkt kafatasına temas etseydi, kendi ağırlığının altında ezilirdi. Bu da kişinin ölmesine neden olurdu."

Francesco başını okuduğu kitaptan kaldırdı, okudukları karşısında şaşkın bir biçimde etrafına bakıyordu. Demek kafatasının içerisinde bir sıvı vardı, sıvının içinde de beyni... Gerçekten hayran kalmıştı. *İyi ki de kafatasımızda sıvı varmış, yoksa ölürdük.* diye geçirdi içinden. Kendisini şaşırtacak başka bilgilerin de bulunmasını ümit ederek başını tekrar kitaba gömdü.

"Bugüne kadar beynin % 5'ini aydınlatılabilmiştir. Beyin hakkında yapılan araştırmalar 2500 yıldır devam etmektedir. Günümüzün teknolojisi ile insanoğlunun beyin hakkındaki bilgisinin her 10 yılda bir iki katına çıktığını söyleyebiliriz."

Francesco'nun yüzündeki şaşkınlık ve hayret ifadesi daha da artmıştı. İki yumruk büyüklüğündeki bu eşsiz yapının, 2500 yıldır ancak % 5'inin sırları keşfedilmişti. Ya diğer % 95'lik bölüm ne olacaktı? Francesco gözlerini iyice açtı. Beyin hakkındaki bilgiler, 10 yıl kadar uzun bir süre için çok çok az sayılacak bir miktar olan, iki katına çıkıyordu. Hayretler içinde kaldığını dışarıdan bakanlardan gizlemeyerek kiatbı okumaya devam etti. "Beyindeki nöron (hücre) sayısı yaklaşık olarak 12 trilyondur." Francesco tekrar tekrar okuyordu, sayıyı yanlış algıladı mı diye. Ancak çabalarının boşa olduğunu anladı, doğru okumuştu. Beyinde 12 trilyon hücre vardı. Artık apaçık bir şekilde hayran kalmıştı beyne. Okudukları ve okuyacakları arasında en şaşırtıcı şeyin, bu bilgi olacağını düşünüyordu. Başını eğip okumaya devam etti.

"Beyin dakikada yüz bin kelimeyi anlayacak bir kapasitede (ortalama 400 sayfa) ama gözümüz bu kadar fazla bilgiyi bir dakikada beynimize gönderemiyor."


Francesco'nun gözleri faltaşı gibi açıldı. Bir dakikada 400 sayfa okuyabilmek harika olurdu. Ne yazık ki gözü bu kadar şeyi okumayı bir dakikaya sığdıramıyordu. *Keşke olsaydı, keşke gözümüz dakikada yüz bin kelime okuyabilseydi...* diye içerlendi Francesco. Gümüş kaplamalı saatine baktı, hüzünlendi. Öğle yemeğini kaçırmıştı. Lakin bunu önemsemedi, çünkü zamanı boşa gitmemişti, çok yararlı şeyler okumuştu. Ancak önemsemesi gereken şey sonunda kendini belli etti: 15 dakika sonra zindanlarda Zihnibend dersi vardı. Kitabın arasına ayraç koydu, ardından çantasına yerleştirdi. Parşömenlerini ve yazı takımını kontrol etmek için çantanın diğer bölümünü açtı, her şey oradaydı. Rahatladı ve ayağa kalktı. Çantasını sırtına geçirip zindanlara doğru yürümeye başladı.

Yürürken az önce okuduklarını düşünüyordu. Çok şaşırtıcıydılar, aynı zamanda da bilimsel. Beyin hakkında öğrendiği bilgiler, yenilerini öğrenmesi için onu zorluyordu. Francesco da bu zorlamaya karşı kendini savunmuyordu, çünkü o her zaman bilgiye açtı. "Bu kitabı mutlaka bitireceğim!" diyerek Hogwarts kapılarından geçip Giriş Salonu'na vardı. Zihnibend dersleri zindanda olduğundan dolayı sol taraftan aşağıya doğru inen merdivenlere ilerledi. Zindanlarda ders fikrini her zaman çok yaratıcı bulmuştu. Bu nedenle daha bir hevesle indi merdivenleri.

Zindanlara her zamanki gibi loş bir ışık hakimdi, bugünkü tek fark, havaya kolayca fark edilen miktarda tozun kalkmış olmasıydı. Evinde temizlik olduğunda da, bu şekilde tozlar görürdü etrafta. Tozu yararak az ötedeki Zihnibend Zindanları'na vardı. Kapıyı ardına kadar açıp içeri girdi, etrafa baktığında temizliğin burada yapıldığını anladı. Fazla kişi gelmemişti, o da ilk gelenlerdendi. Sandalyesine oturmuş ona bakan profesöre "Merhaba Profesör!" deyip ön sıralardan birine yerleşti.

Biraz bekledi, saatine baktı. Dersin başlamasına 7-8 dakika vardı. Zindanın kapısından içeriye birkaç öğrenci daha girerken, Francesco da çantasının fermuarını açıp, daha önce okuduğu ve hayran kaldığı kitabı eline aldı. Ayracın olduğu bölümü açtı, profesöre baktı. Kızacağını sanmıyordu Francesco, kitabı açıp okumaya başladı. Kısık sesle okuyordu."Dünyanın en hızlı bilgisayarı saniyede 1 milyar hızla işlem yapabilmekte. Oysa insan beyni saniyede 1 katrilyon hızla işlem yapabiliyor." Francesco ağzını hayretler içinde açtı. Okuduklarına inanamıyordu. Saniyede 1 katrilyon işlem hızı, muazzamdı. En ihtişamlı bilgisayardan bile daha hızlı bir sistem: beyin. Araştırılası bir konuydu gerçekten. Daha sonra kütüphaneye gidip araştırmaya karar verdi.

Muazzam bir gürültüyle kendine geldi Francesco. Profesör zindanın kapısını kapamıştı, ders başlayacaktı. Francesco kitabın arasına hemen ayraç koydu, çantasına yerleştirdi. Daha sonra parşömenlerin ve yazı takımının olduğu bölümü açtı, ancak fikrini değiştirmişti. Biraz düşündükten sonra beynin boş kısımlarını değerlendirmeye karar verdi, bu nedenle not tutmaktan vazgeçti. Çantanın fermuarını kapatıp önüne döndü ve profesöre yöneldi. "Sihirli Günler Genç Büyücüler, Bu yıl Zihinbend dersinde birlikteyiz. İsmim Sean Dani T'qeolh Boleyn" Profesörün sesi biraz ürkütücüydü ve zindanda yankılanıyordu. Francesco etrafına bakındı, bazı öğrenciler besbelli ürkmüştü. Fakat Francesco, profesörün 'tok' gibi çıkan sesine rağmen doğal halini korumuştu. Profesör zindanın içerisinde yürüyordu. Bir an için, profesörün siyah cübbesinin altından gözüken ayakkabıların yeri yıkacağı izlenimine kapıldı Francesco.

"İlk dersimiz teori ile geçicek diğer deslerlerimizde teoriden çıkıcaz."

*Hayır. 'İlk dersimiz teori ile geçecek, diğer derslerimizde ise teoriden çıkacağız.' olmalıydı.*
diye içinden düzeltti profesörün konuşmasını. Profesörün daha ikinci cümlesinde bu kadar imla hatası yapması, Francesco'nun gözünde şüphe uyandırdı. Bir Boleyn, özellikle de profesörse, nasıl bu kadar imla hatası yapabilirdi? Bir süre sonra Francesco, yalnızca % 1'ini kullanabildiği beynini bu düşüncelerden temizleyip profesörü dinlemeye koyuldu.

"Zihinbend'in amacı, özünde düşmanımızdan kendimizi korumaktır. Eğer düşmanımız bizim hakkımızda ne kadar az şey biliyorsa, zayıf noktamızı keşfetmekte o kadar zorlanır."

*İşte şimdi kusursuz bir cümle oldu.* diye geçirdi içinden. Hiç hata yoktu. Francesco beyinin kullanabildiği % 1'lik kısmında bunları düşünedursun, profesörün ağzından çıkan ' düşman ' kelimesi zindanda yankılanıyordu. Profesör başını sallayıp konuşmasına devam etti.

"Zihinbend; zihni, sihirli müdahale ya da etkiye karşı mühürlemedir. Aynı zaman da Zihinbend, yüz ve göz kontağından kaçınmak gibi şüpheli hareketler yapmadan bir zihin okuyucunun yalan yakalayabilme yeteneklerini alt etmek için gerekli bir beceridir. Kendi zihninin sihir yoluyla başkası tarafından okunması veya ele geçirilmesini önleyebilenlere de Zihinbendar denilmektedir. Occlumency büyüsü ile istediğiniz kişinin zihnine girebilirsiniz. Tabi karşınızda ki zihinbendar değilse. Eğer büyüleri sessiz söylemeyi de öğrendiğinizde, bunun kattığı avantajı tahmin ediyor olmalısınız."

Tahmin edebiliyordu, gerçekten de kişinin zihnine girip onun düşüncelerini okumak, tartışmasız büyük bir avantajdı. Kişinin zayıf yanlarını öğrenip bunları ona karşı kullanmak, kişiyi saf dışı bırakmak için en etkili yol olmuştu hep. Beyin ile ilgili o kitabı okuduğu için şükrediyordu, çünkü bu ders, doğrudan beyinle ilgiliydi.

Francesco'nun sebebini anlayamadığı bir sessizlikten sonra, profesörün bir şeyler için hazılandığını sezinledi Francesco. Anlaşılan dersin en sıkıcı bölümüne gelmişti sıra: tanışma faslı. Her derste bu uygulamayı yapmaktan nefret ediyordu. Kendini sürekli tanıtmanın ne anlamı vardı ki? Bir süre sonra profesör zindandaki sessizliği bozup konuşmaya başladı.

"İlk ben başlıyorum. İsmim malum söylemiştim Sean, kişiliğim ise biraz neşeliyim,Quidditch oynamaktan ve seyretmekten büyük zevk alırım ve oldukça iyidir. Sizden istediğim isminiz ve sizi en iyi anlatan birkaç özellik, Biraz düşünün başlayacağız."

Profesör masanın önündeki duvarı yaslandı, tüm öğrencileri iyice inceledikten sonra birini kaldırdı. Ayağa kalkan öğrenci kendini tanıttı, profesör öğrencinin her söylediğini yazıyordu.. Birkaç kişiden sonra sıra Francesco'ya geldi. Ayağa kalktı ve sözlerine başladı. "Francesco Marvoldo Napolé. Bana Franc veya Marv derler, açıkçası ben de bu durumdan şikayetçi sayılmam. Quidditch ile çok ilgiliyimdir, binamın kovalayıcısıyım. Ayrıca her zaman bilgiye açım, gördüğüm her şeyi okumak isterim. Ayrıca Dedektif Marv olarak da hitap ederler bana, gizli olayları çözmekte üstüme yoktur. Karanlığı severim, buna karşılık sosyal bakımdan her zaman aktifimdir." Francesco sözünü bitirip yerine oturdu. Profesör onun söylediği her şeyi yazmıştı, tıpkı diğerlerinin söylediklerini de yazdığı gibi.

Diğer öğrencilerin de kendini tanıtmasından sonra profesör zindanın ortasına gelip dersin bittiğini ilan etti ve: “Yorgun bir beyin algılamada zorluk çeker bunu unutmayın. Çıkabilirsiniz.” diyerek masasına yöneldi. Francesco çantasını sırtına aldı ve 'beyin' hakkında daha çok şey öğrenmek için kütüphanenin yolunu tuttu.

* Bu sitede yaptığım Zihnibend RO'sudur. Profesörün konuşmalarındaki yazım yanlışlarından ben sorumlu değilim.

* Profesörü yeterince tasvir etmemem, onun ROsunda teterince kendini tasvir etmemesidir.


Özgeçmiş: Francesco'nun ailesi İngiltere'nin asil ve büyük ailelerinden biriydi. Aynı zamanda da oldukça zengindi. Bu nedenle bolca düşmanları vardı. Oldukça zeki olan bu düşmanlar, hiç kayıp vermeden Aldenberg'lere saldırabiliryorlardı. Onların her hamlesini önceden takip anlayabiliyorlardı. Birgün Francesco'nun ailesi bu çatışmalardan birinde öldü. Düşmanları yakalanamadı, bu Brigham'ın acısını dindirememişti. Bir gün onları bulup kenfi silahlarıyla, zekayla vurmayı and belirledi... Şimdi arkadaşlarıyla birlikte tuttkuları evde kalıyor. Mirasını da kullanıyor.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Edward Brigham Aldenberg
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Edward Scissorhands(Makas Eller)

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Hogwarts Cadılık ve Büyücülük Okulu :: Hogwarts :: Seçmen Şapka-
Buraya geçin: