1. Sınıflar İçin Ders

Hayley 3. sınıfların dersliğinden çıkıp 1. sınıfların dersliğine geldiğinde derslik öğrencilerle dolmuştu.Kaybedecek vakti olmadığı için hemen derse geçti.

Merhaba çocuklar.Hiç vaktimiz yok.Dersin sonunda sohbet etmeyi önererek sizlere "Muggle Teknolojisinde Telefon" başlıklı konumu anlatacağım

dedi.Biraz durdu.Suyundan bir yudum aldı ve anlatmaya başladı ;

Telefon

Telefon, birbirinden uzak yerlerde bulunan kişiler ve düzenekler arasında bilgi alışverişini sağlayan elektrikli ses alıp verme aygıtıdır. Telefonun çalışmasında ana ilke ağızdan çıkan ses dalgalarının önce elektrik sinyallerine çevrilmesi, bu sinyallerin çeşitli gönderme yöntemleriyle uzağa iletilmesinden sonra, bu defa elektrik sinyallerinin yeniden kulakla duyulabilecek ses dalgalarına çevrilmesidir.
Önce kentlerde kurulan telefon şebekeleri daha sonra kentlerarası, uluslararası düzenekler durumuna dönüşmüş ve uydular aracılığıyla dünyanın her köşesinin birbiriyle iletişimi sağlanmıştır.

Tarihçe

İlk telefon İtalyan mucid Antonio Meucci tarafından bulunmuştur.Parası olmadığından patent hakkına alamamıştır.Telefon, 1876 yılında Graham Bell tarafından patentlenmiştir.1876 yılında Frankfurt şehrinde Fizik Derneğine tanıtılmıştır.Alexander Graham Bell'in asıl düşüncesi sağır ve ağır işitenlere kolaylık getirmek istemesiydi.

Teknoloji

Telefon ilk olarak telgraf sistemine benzer iki bağlantı üzerinden konuşulacak şekilde kullanılmaya başlanmıştır. Çoğu defa bir bağlantı demir tel, diğer bağlantı ise toprak olduğu için yitimler fazla ve sesler karışık olarak işitiliyordu. Bakır alaşımlarının gelişmesiyle tel sayısı arttırıldı. Konuşma sayıları arttıkça bağlantılar yetişmemeye başladı. 1886 yılında tek devreden değişik frekanslarla ses gönderen bir aygıt (multiplex) devresi yapıldı. Uzun hatlara konulan yükselticilerle kayıplar giderildi.
Telefonda büyük adım, operatör kullanmaksızın yapılan otomatik konuşmalardır. 1891 yılında geliştirilen Strowger otomatik arayıcıyla araya operatör girmeden aboneler birbirine bağlanabilmiştir. Bu düzenek 1920 yılında Bell düzeneği olarak geliştirilmiştir. 18 Ekim 1892'de Chicago ve New York arasında ilk uzun telefon hattı açıldı. 1948 yılından sonra ise transistörün sahneye çıkmasıyla elektromanyetik röle sistemler yerini, elektronik devrelere bırakmıştır. Elektronik arayıcı sistem ilk olarak 1965 yılında ABD'de servise konulmuştur.
Telefonda atılan diğer büyük adım da, uzak mesafe konuşmalarında yüksek frekanslı radyo yayınlarından yararlanılmasıdır. 150-300 km aralıklarla yer alan röle istasyonları konuşmaları koaks kablolardan ve havadan elektromanyetik yayın şeklinde iletmektedir. Frekans yükseldikçe tek bağlantı üzerinden konuşma kanal sayısı da yükselmektedir. Böyle bir sistemle iki röle istasyonu arasında aynı anda 3600 konuşma yapmak olasıdır.
Bu gelişmeyi uydular aracılığıyla yapılan konuşmalar izlemiştir.
Anakaralar arası telefon konuşmaları 1915 yılında başlamıştır. İlk konuşma Paris'le ABD'de Arlington arasında yapılmıştır. Anakaralar arası telefon konuşmalarında güçlü radyo alıcı vericileri kullanılıyordu. İyonosferin etkisi konuşmaları zorlaştırdığı için sualtı kabloları kullanılmaya başlandı. İlk sualtı kablosuyla telefon görüşmeleri 1950 yılında Florida ile Havana arasında 185 km'lik uzaklıkta yapıldı. Sonuç doyurucu olduğu için 1956 yılında New York ile Londra arasına aynı düzenek kuruldu.
Uydu aracılığıyla anakaralar arası ilk telefon konuşmaları 1960 yılında başladı. Echo 1 isimli uyduyla ABD'nin doğu yakası ile batı yakası arasında telefon bağlantısı sağlanınca bunu Telstar I, Telstar 2 ve diğer uydular izledi. Bugün uyduların devreye girmesiyle gemi ya da uçaklarla otomatik telefon konuşması yapılabilmektedir. 1985 yılında uzay mekiği Discovery'nin yörüngeye koyduğu uydulardan biri aynı anda 20.000 konuşma yapabilmeye olanak verecek sığadadır.

Anlatacakları bitmişti.Öğrencilerin sıkıldığı belliydi.Ama saatine baktı.Vakit kalmıştı.

Anlatacaklarım bitti.Umarım sizi sıkmamışımdır.Şimdi sohbet edebiliriz.

dedi.Öğrencilerden birkaçı Hayleyle sohbet ederken büyük bir bölümü kendi arasında sohbet etti.Ders bitince Hayley derslikten koşar adımlarla çıktı.

Sabahın ilk ışıklarıyla uyanmıştı. Güneş parlak bir şekilde karanlığı aydınlatıyordu. Odanın loş ışığı yavaş yavaş kayboluyor. Yerini aydınlığa bırakıyordu. Dışarıdaki temiz havayı solumak için yatağından kalktı ve pencereye yöneldi. Pencereyi açtığında serin bir hava yüzünü okşadı. Ardından temiz hava odaya yayıldı. O yağmurlu geceden eser kalmamıştı. Dışarıda kuşlar sanki şarkı söylüyor gibi ötüyorlardı. Çiçekler esintinin etkisiyle dans ediyorladı. Bu güzellikleri görünce daha bir keyifli oldu. O tertemiz havayı içine çekti ve sonra geri verdi. Daha sonra pencereyi kapattı. Yatağının yanındaki sehpanın üstünde duran kitaplarını çantasına yerleştirdi. Şimdi üstünü değiştirmek için dolabına yöneldi. Üstünü değiştirerek Raveclaw'lu öğrenci oldu. Asasını siyah cübbesinin içinde bulunan cebine koydu. Artık derse hazırdı. Ancak derse gitmeden önce kahvaltısını yapmalıydı. Çantasını omzuna aldı ve yatakhaneden ortak salona geçti. Unuttuğu birşey var mı diye duraksadı. Ama unuttuğu birşey yoktu. Yoluna devam etti. Ortak salonun kapısından dışarı çıktı. Şimdi zemin kata inmeliydi. Ağır adımlarla merdivenlere yöneldi. Bugün merdivenler ona oyun oynamadı. Yani yer değiştirmediler. Kısa bir süre sonra zemin kata geldi. Önündeki büyük üzerinde çeşitli işlemeler olan kapıyı iterek ortak salona girdi. Öğrenciler ve Profesörler kahvaltılarını yapıyolardı. Hemen Ravenclaw masasına yöneldi ve arkadaşlarına selam vererek yerine oturdu. İlk olarak meyve suyunu bardağına doldurdu. Bir yudum alarak kahvaltısına başladı. Kahvaltı menüsü çok zengindi. Burada sanki evdeymiş gibi kahvaltı yapıyordu. Tek eksik şey ailesiydi. Ancak buradaki ailesi de Ravenclaw'du.

Kahvaltısını bitirdikten sonra bugünkü ilk dersi olan Muggle bilimleri dersiliğine gitmek için masasından kalktı ve çıkışa doğru ilerledi. Büyük kapıyı iterek çıktı. Sınıfa yaklaşıyordu. Sınıf kapısının önüne geldiğinde tıklatarak içeri girdi.Ancak içeride Profesör yoktu. Aslında içerisi boştu. Hemen içeriye girdi ve boş bir sıraya yöneldi ve oturdu. Ortam çok sessizdi. İğne atsan duyulacaktı. Ortamı yeni doğa ngüneş aydınlatıyordu. Sınıfın bazı yerlerinde mugglelara ait eşyalar vardı. Telefon, radyo gibi şeyler. Birden kapının çıkarttığı ses ortamın sessizliğini yardı. Gelen öğrencilerdi. Hepsi boş sıralara oturdular. Ortamın sessizliği bozulmuş. Öğrencilerin sesleriyle dolmuştu. Çok geçmeden Profesör'de gelmişti. Gelmesiyle birlikte derse başlamıştı. Sanki acelesi vardı.

Merhaba çocuklar.Hiç vaktimiz yok.Dersin sonunda sohbet etmeyi önererek sizlere "Muggle Teknolojisinde Telefon" başlıklı konumu anlatacağım" diyerek masasından bir yudum su aldı. Boğazı kurumuş olmalıydı. Daha sonra anlattmaya başladı. İlk olarak telefonun tanımını yapmıştı. Ardından tarihçesini anlatmıştı. Onegmus biraz sıkılmaya başlamıştı. Not almak gereksinimi duymamıştı. Sıkıldığı belli etmeyerek Profesör'ü dinledi. Profesör telefonun teknolojisini anlatıyordu. Teknolojiyi anlattıktan sonra durdu ve dinlendi. Geldiğinden beri hiç durmadan konuşmuştu. Bu onu yormuştu. İlk ders dinlemeyle geçmişti. Herkes birbirleriyle konuşuyordu. Ders bitmişti. Ama zil daha çalmamaıştı. O anda zilin sesi duyuldu. İlk dersten ödev yoktu. Sırasından kaltı ve çıkışa doğru ilerledi. Çıkmadan önce Profesör'e "İyi günler efendim!" dedi ve sınıftan ayrıldı.