Hogwarts Cadılık ve Büyücülük Okulu 4. Dönem 23 Haziran'da başlıyor! |
|
| Ödev Konuları ve Öğrencilere Verilen Ödev Notları | |
|
+7David Kevin Malfoy Michelle Laura Whisper Pénolopé Tiffany Weasley Samantha Daria R. Wind Bob Weasley Rochelle Emilie Simpson Carmen Elizabeth Garcia 11 posters | |
Yazar | Mesaj |
---|
Carmen Elizabeth Garcia Muggle Bilimleri-Sihir Tarihi Profesörü & Slytherin Bina Sorumlusu
Mesaj Sayısı : 479 Yaş : 37 Savaş Tarafın : Ölümyiyorummm..Kötüyüm ben kötüyümm x)) Aile : Garcia Ailesinden Olmanın Ayrıcalığını yaşıyorumm :P RP Partneri : Carter R. Schwetzen Ruh Halin : Tuttuğu Büyücü Takımı : Kayıt tarihi : 09/02/08
Bilgiler Büyücü Gücü: (0/0) Uçuş Hızı: (0/0)
| Konu: Geri: Ödev Konuları ve Öğrencilere Verilen Ödev Notları Çarş. Şub. 27 2008, 12:36 | |
| evet yap ama bu kadar uzun olmasına gerek yok...Küçük bir özet yeterli olur.Yarım parşömen gibi bir ödevden rahatlıkla bir 15 - 20 puan alabilirsin | |
| | | Pénolopé Tiffany Weasley Hufflepuff 3.sınıf Öğrencisi
Mesaj Sayısı : 209 Yaş : 31 Savaş Tarafın : Hogwarts # İzmir Aile : LYSSE Ailesi Tuttuğu Büyücü Takımı : Kayıt tarihi : 21/01/08
Bilgiler Büyücü Gücü: (0/0) Uçuş Hızı: (20/100)
| Konu: Geri: Ödev Konuları ve Öğrencilere Verilen Ödev Notları Cuma Şub. 29 2008, 15:46 | |
| aD:ChoSoYaD:LysseBiNa:HufflepuffSıNıF: 1Televizyon Eski bir televizyonTelevizyon (TV, Tv, tv kıslatılmış formları da kullanılmaktadır), görüntü ve görüntüyle ilgili seslerin bir vericiden iletilen elektromanyetik dalgalar halinde yayılmasını ve televizyon alıcıları sayesinde tekrar görüntülenmesini sağlayan haberleşme sistemlerinden birisinin adıdır. Televizyon sözcüğü "uzak" anlamındaki Yunanca tele (τῆλε) ve "görme" anlamındaki Latince visio sözcüklerinden gelir. Televizyonun bulunmasından sonra bu teknolojiyi ithal eden Türkiye, cihaza Türkçe bir isim bulmak yerine birçok dünya ülkesi gibi aynen kullanmıştır. Almanca'da Fernseher olarak söylenir.// Tarihçe İlk televizyon görüntüsünü 1926 yılında İskoçyalımühendis John Logie Baird tarafından yayınlanmıştır. Başlangıçta noktalar halinde ve titrek olan görüntülerin kalitesi Baird tarafından geliştirilmiştir. Baird'in televizyon sisteminde mekanik olarak döndürülen diskler kullanmasına karşın aynı dönemde Marconi - Emi sistemi gibi elektronik olarak işleyen rakip sistemler de bulunmaktaydı [1].Teknoloji Televizyon yayını, elektromanyetik dalgalar yoluyla halkın doğrudan doğruya alması maksadıyla yapılan hareketli veya sabit resimlerin, sesli veya sessiz kalıcı olmayan görüntülerinin renkli ya da siyah beyaz yayınıdır.Televizyonun parçaları OT-1471 Belweder, 19571. güç düğmesi / volume 2. parlaklık 3. ses ayarı 4. dikey senkronizasyon
5. yatay senkronizasyon 6. kontrast 7. kanal arama 8. kana düğmesi | Televizyon sisteminin temel parçaları şunlardır:
- Resim kaynağı: Canlı görüntüler için profesyonel bir video kamera ya da banttan görüntüler için bir video cihazı
- Ses kaynağı: Bir mikrofondan alınan elektirik sinyalini herhangi ses çıkışından iletilmesiyle oluşturulur.
- Verici:Radyo sinyalleriyle ses ve görüntünün taşındığı sistem
- Verici Anten: Vericinin radyo dalgalarını Televizyon alıcısının antenine taşıma işini görmektedir
- Alıcı Anten: Vericiden gelen radyo dalgalarını Televizyon alıcısına taşıma işini görmektedir
- Televizyon Alıcısı: Vericiden gelen radyo dalgarını elektrik yardımıyla tekrar ses ve görüntü formuna sokan aletitir
- Ekran: Görüntüyü izleyebildiğimiz düz platformun adıdır
- Hoparlör: Sesi duymamıza imkan veren parçadır
Siyah Beyaz Televizyon Renkli Televizyon İlk renkli televizyon gösterimi 1953 yılında John Logic Baird gerçekleştirmişse de ticari amaçlı renkli televizvon sistemlerinin geliştirilmesi için 1950'li yılları beklemek gerekmiştir.Plazma Televizyon şu şekilde çalışırlar Plazma paneller, iki paralel cam tabakanın arasında yer alan ve ızgara şeklinde yerleşik, içi plazma adı verilen neon ve xenon gazları ile dolu binlerce odacıktan oluşur. Elektrik akımı bu odacıklarda bulunan plazmaya ulaştığında, oluşan çok küçük bir ultraviyole ışınımı fosforlu bir tabakaya çarparak kırmızı, mavi veya yeşil (RGB) renklerden birine sahip bir piksel oluşturur. Ekran yüzeyinde oluşan bunun gibi yüzbinlerce piksel bir araya gelerek ekranda gördüğümüz görüntüyü oluşturur.Yayın tipleri
- NTSC: İlk olarak 1954 yılında ABD'de NTSC (National Television Svstems Committe - Ulusal Televizyon Sistemleri Komitesi) sistemi geliştirilmiş olup ABD'nin yarı sıra Kanada, Meksika ve Japonya'da hala kullanılmaktadır [2].
- PAL (Phase Alternation Line - Satır Atlamalı Faz) Almanya'da geliştirilmiş olup Avrupa ülkeleri ve Avustralya'da kullanılmaktadır.
- SECAM (Systeme Electronique Couleur Avee Memoire - Bellekli Elektronik Renk Sistemi) Fransa, Rusya, Macaristan ve Cezayir'de kullanılmaktadır.
Sosyal etkisi Sayısal yayınların başlamasına kadar televizyon izleyicisi sadece alıcı durumunda idi. Sayısal yayınlar sayesinde kullanıcının etkileşime geçmesi süreci başladı. İzleyicilerin sürekli alıcı olması, televizyonun kolay ulaşılabilir bir "kaynak" olması, kullanılan etkili görsel ve işitsel öğelerle etkisinin yüksek olması, birçok aydının televizyona soğuk bakmasına neden oldu. Günümüzde televizyon yayıncılığının ilk amacı, reklam ve ticaret üzerine kuruludur. Aslında televizyon zararlı değildir.Gözleri bozar dense bile sadece gözdeki kendiliğinden olan bozukluk hormonlarını harekete geçirir. | |
| | | Carmen Elizabeth Garcia Muggle Bilimleri-Sihir Tarihi Profesörü & Slytherin Bina Sorumlusu
Mesaj Sayısı : 479 Yaş : 37 Savaş Tarafın : Ölümyiyorummm..Kötüyüm ben kötüyümm x)) Aile : Garcia Ailesinden Olmanın Ayrıcalığını yaşıyorumm :P RP Partneri : Carter R. Schwetzen Ruh Halin : Tuttuğu Büyücü Takımı : Kayıt tarihi : 09/02/08
Bilgiler Büyücü Gücü: (0/0) Uçuş Hızı: (0/0)
| Konu: Geri: Ödev Konuları ve Öğrencilere Verilen Ödev Notları Cuma Şub. 29 2008, 15:48 | |
| | |
| | | Melodia Spinley Ravenclaw 4.sınıf Öğrencisi
Mesaj Sayısı : 765 Yaş : 30 Savaş Tarafın : Godric's Hallow Aile : Spinley RP Partneri : Keşkeee Kayıt tarihi : 16/11/07
Bilgiler Büyücü Gücü: (20/100) Uçuş Hızı: (0/0)
| Konu: Geri: Ödev Konuları ve Öğrencilere Verilen Ödev Notları Cuma Şub. 29 2008, 23:06 | |
| Telefonun Dünü, Bugünü ve Yarını.
"Watson buraya gelebilir misin? Yardımına ihtiyacım var." Bu kelimeler ilk telefon görüşmesinde yer alıyordu. Görüşme ise 10 Mart 1876’da dedektif Sherlock Holmes tarafından değil telefonun mucidi Alexander Graham Bell ile yapılıyordu. Bell’den bu yana telefon dünyasında birçok değişiklik meydana geldi. Telefonlar kısa bir süre için de olsa, radyo olarak bile kullanılsalar da günümüzde hemen hemen her evde mutlaka bir telefon bulunuyor. Bununla kalmıyor, her evde bir, hatta kişi başına da bir adet cep telefonu düşüyor ve büyük bir çoğunluk telefon görüşmelerini bu tür dijital şebekeler aracılığıyla gerçekleştiriyor. Avrupa’da büyük gelişmelerin merkezi olsa da Almanya’nın mobil iletişim ülkesi olduğunu düşünürseniz yanılgıya düşmüş olursunuz. Çünkü cep telefonu iletişiminin devi Finliler. Finlandiya’da nüfusun yüzde 60’dan fazlası cep telefonu kullanmaktadır. Almanya, Portekiz ve Yunanistan’ın gerisinde 14. sırada yer alır. Türkiye’de ise cep telefonu günlük hayatın bir parçası olmuş ve şebekelerin kullanıcı sayısı günden güne artıyor.
Düşünürler de yavaş yavaş ama kesin olarak artık sürekli erişilebilir olmanın sadece sakıncaları bulunmadığını savunuyorlar. Cep telefonu operatörleri günden güne iki basamaklı büyüme hızları kaydediyor ve cep telefonu günlük yaşamda neredeyse normal telefonlardan daha kullanışlı bir araç konumuna geliyor. Yine de 124 yıldan beri insanların kullanımında olan telefonlara alışmak için halen zamana ihtiyaç var.
Telefonların ve ağların tarihsel gelişimi
Telefondaki en önemli gelişimi 19. yüzyılın başlarında gerçekleşmiştir. Elektrik ve manyetik üzerine elde edilen son anlayış, bilgilerin elektrik akımına çevrilmesini mümkün kılmıştır. Dönüştürülen elektrik sinyalleri iletilerek ulaştığı son noktada da insan konuşmasına çevrilmektedir. Bu bilgi telgrafın keşfinde önemli rol oynamıştır. 1837 yılında Samuel Finley Morse hayretler içinde kalan bir kalabalığın önünde ilkyazım telgrafını tanıttı. Her ne kadar insan konuşmasını elektronik sinyallere çevirmek henüz o tarihlerde sorunlara neden olsa da, haberleri mors alfabesine çevirme imkânı böylece ortaya çıktı. Ekim 1861’de, Alman fizikçi Johann Philipp Reis, Frankfurt Main’de bağlı olduğu fizik derneğinde telefonunu tanıttı. Reis tarafından geliştirilen bu aygıt insan sesini direkt olarak ileten ilk buluş oldu. Daha çok müziğin iletiminde kullanılmaya uygun olduğundan belki de, hiçbir zaman beklenen ilgiyi görmedi.
Alexander Graham Bell’den ilk “Alo”
İlk olarak on yıl kadar sonra yani 1872 yılında Alexander Graham Bell gerçek telefon buluşunu yaptı. 10 Mart 1876’da asistanı Thomas Watson’a ve kendisine bir deney sırasında şu sözler ulaştı: “Watson buraya gelebilir misin? Yardımına ihtiyacım var.” Telefon icadının sık sık propagandası yapıldı ve tepki aldı. Bell’in ortaya koyduğu elektromanyetik telefon 1876’da Philadelpghia’daki Centennial Exposition’da eleştirmenleri de inandırdı. Bell telefon icadının patentini aldı ve 1877 yılında Bell Telephone Company’i kurdu. Böylece, telefon kabloları dünyayı çevirmeye başladı.
Telefon çok kolay ve hızlı bir şekilde adapte edilerek kitle iletişimi için kullanılır hale getirildi. Sadece bir yıl kadar sonra, 1878’de, Amerika Nev Haven’da ilk telefon santrali kuruldu. Almanya ise bu gelişmeyi takip ederek 1881’de Berlin ve Mühlhausen’da (Elsass) santrallerini oluşturdu. Telefon Bell tarafından 1877’de geliştirildiği halde, kullanıma geçebilmesi bu tarihleri buldu. On yıl sonra kullanıcı sayısı Amerika’da 150 bin idi. İngiltere’de bu sayı 26 bine ulaştı ve Almanya’da ise telefonlar artık 22 bin kişiyi birbirine bağlıyordu. Başlangıçta aslında bu yeni buluşun halen kuvvetli bir imaj problemi bulunuyordu. Bu yüzden Berlin’de hazırlanan ilk telefon defterinin sivri bir ismi vardı: “48 Çılgının Kitabı”. Önceleri sinyallerin iletimi toprağın üzerinden geçen kablolarla serbest olarak yapılıyordu. Daha sonraları bu kablolar yeraltına taşınmaya başlandı. Her ne kadar telefonun buluşu sırasında ilk sıradaki amaç sadece sesin iletilmesi olarak düşünülmüş olsa da sonraki yıllarda başka amaçlar için de ihtiyaç duyuldu.
Böylelikle telefon alıcıları radyo aygıtlarının gelişimi sırasında kullanıldı. Telefonun bu kullanım amacı uzun yıllar Londra, Paris ve Budapeşte’de ilgi gördü. Telefon-radyolar; haberleri, müzik ve borsanın durumunu telefon ağı üzerine taşıdı. Şans eseri eski telefonların hoparlörleri yeterli sesi sağlayabilecek kadar büyük yapılmışlardı.
Telefonlar nasıl çalışır? Mikrofonun önemi...
Bu süre içerisinde bazı teknikler geliştirildi. Telefonlar daima küçüldükleri gibi birçok ek özellikle donatıldılar. Yine de Bell’in telefonunun temel prensipleri modern aygıtlarınkine benzemektedir. Bugünde telefonlar bir mikrofona ihtiyaç duyarlar. Bell’in aygıtında bu fonksiyonu esnek bir metal diyafram ve at nalı mıknatıs üstleniyordu. Bu mıknatıs üzerine doğru akım kaynağına bağlı tel bobin sarılı bulunuyordu. Ses dalgaları metal diyaframı salınım vererek hareket ettiriyor ve bu titreşim mıknatıs ile taşınarak doğru akım bulunan bobinde depolanıyordu. Bu akımın ses dalgasına geri dönüşümü de yine aynı prensiple gerçekleştirilebiliyordu. O zamanlar mikrofonun kalitesi tabii ki iyi değildi. 1878’de kömürlü mikrofonların bulunuşuyla ses iletişim kalitesi biraz daha iyileştirilmiş oldu. Günümüzde ise telefonlara transistorlu mikrofonlar yerleştirilmektedir. Elektronik sinyallerin sese dönüşümünü ise küçük hoparlörler üstlenmektedir.
Numarayı çevirmek ve santrale bağlanmak
Alexander Graham Bell’in 1872’de telefonu icadından bu yana sinyaller halen sabit kablo bağlantıları ile iletilmektedir. Bu da vericinin alıcı ile direkt olarak kablo aracılığıyla bağlandığı anlamına gelir. Birçok kullanıcının bulunduğu bu sistemin doğru bağlantılar kura bilmek için bir telefon santrali ile yönetilmesi gerekir. İlk telefon santralinde bu devreler el ile bağlanmaktaydı. Arkadaşça bir sese sahip santral memurları her gün artan kullanıcı sayısına artık yetişemez duruma gelmişlerdi.
Telefonun icadından bu yana karşılaşılan bu büyük sorunu çözmek ve otomatik bir telefon santrali kurmak için araştırmacılar çalışmalara başladılar. Çözüm bir daha Amerika’dan geldi. Almond Brown Strowger 1889’da çevirmeli telefon aygıtını geliştirdi ve böylelikle otomatik bağlantıların ilk adımı atılmış oldu. Uzunca bir süre telefon şirketleri bu yöntemi kullandılar. Telefon santrali için yeterli tepki telefon cihazı tarafından sağlanıyordu ve santral merkezinde gerekli işlemi görülerek bağlantı kuruluyordu. Orta vadede bu sistem çabuk eskidi. Günümüzde yeni dijital sistemler tonlu arama (Tone Dialing) yöntemi ile çok daha hızlı bağlantı kura bilmektedirler. Bununla birlikte bu yeni buluşun kullanımı sadece dijital telefon santrallerinde mümkün. Türkiye’de ise her iki sistem de desteklenmektedir. Dünyanın en büyük telefon şirketleri ABD’deki AT&T şirketi ve Japonya’daki NTT şirketidir. Bunları 30 milyon bağlantı ile Almanya’nın Deutsche Telekom’u takip etmekte.
Telefon ağlarının yapısı ve arama seçenekleri
Almanya’da telefon ağları yıldız sistemine göre kurulmuştur. İlk tabakada sekiz adet merkezi telefon santrali bulunmaktadır(ZVS). Yıldız formundaki bu sekiz ZVS’nin her birine de yine sekiz adet ana telefon santrali (HVS) bağlanarak kollara ayrılır.
HVS’lere tekrar maksimum sekiz adet son santrale (EVS) sahip sekiz adet düğüm telefon santrali (KVS) bağlanmıştır. Son santrallerin (EVS) sayısı sekiz ile sınırlıdır, çünkü on adet tanımlama rakamından (0-9) sadece sekiz kullanılabilmektedir. “0” milletler arası görüşmelerin seçimi ise “1” de örneğin danışma ya da bilgi servisleri için kullanılmaktadır. Almanya’da da önceleri telefon konuşmalarının iletimi santraller aracılığıyla toprağın yüzeyinden iletilirken daha sonraları yerin altından geçen kablolar kullanılmaya başlandı. Günümüzde telefon şirketleri bunun yanında uydu ve yönlendirici yer istasyonu bağlantıları da kullanmaktadırlar.
Bazı şehir içi telefon görüşmeleri direkt olarak santrallerin bağlantısı ile kurulurlar. Örneğin İstanbul’da ki Ömer ahizeyi kaldırdığında bölgesindeki telefon santraliyle arasında bağlantı kurulur. Aradığı numara elektronik sinyaller formuna dönüştürülerek işlenir ve otomatik olarak bağlantı kurulur. Eğer aranan kişi aynı santral bölgesinde yer alıyorsa bağlantı iki kişi arasında direkt olarak sağlanır.
İstanbul’da oturan Ömer başka bir bölgede, örneğin Bursa’daki birini aradığında telefon görüşmesi uydu bağlantısıyla sağlanır. Fakat aradaki fark kullanıcı tarafından asla anlaşılamaz. Aynı şekilde Amerika’yı da aradığında bir fak göze çarpmayacaktır. 184 ülkeyi kendi seçiminizle otomatik olarak araya bilirsiniz. Ülkeler arası görüşmelerin yüzde99.6’sı ve şehir içi görüşmelerin de yüzde 100’ü tam otomatik olarak santraller tarafından gerçekleştirilmektedir.
| |
| | | David Kevin Malfoy Hogwarts Müdür Yardımcısı
Mesaj Sayısı : 1921 Yaş : 31 Savaş Tarafın : Death Eaters Aile : Malfoy RP Partneri : aranmıyor! Tuttuğu Büyücü Takımı : Kayıt tarihi : 15/12/07
Bilgiler Büyücü Gücü: (100/100) Uçuş Hızı: (100/100)
| Konu: Geri: Ödev Konuları ve Öğrencilere Verilen Ödev Notları C.tesi Mart 01 2008, 11:48 | |
| Ad Soyad: David U. Potter Bina: Gryffindor Sınıf: 1 Konu: Televizyon TELEVİZYON
Görüntünün ve görüntüyle alâkalı seslerin aynı anda elektromanyetik dalgalar halinde yayılması prensibine dayanan en mükemmel haberleşme sistemlerinden biridir televizyon. Televizyonun temel prensibi ışık enerjisinin elektrik enerjisine çevrildikten sonra yayınlanması ve alınan elektromanyetik sinyallerin tekrar ışık enerjisine çevrilmesidir. Işık enerjisinin elektrik enerjisine çevrilmesi fikri 1873 senesinde Selenyum üzerine ışık düşürüldüğünde elektrik direncinin değiştiğinin keşfedilmesiyle başlamıştır.Bu prensibe göre Selenyum üzerine parlak ışık düşerse sinyal kuvvetli,soluk ışık düşerse sinyal zayıf olacaktır.Genliği değişen bu sinyal radyo dalgaları gibi yayınlanıp alıcıda ters işlem yapılınca ekranda görüntü teşekkül eder.Televizyon bu bakımdan “uzaktan görme” mânâsına gelir. Bir bilgiyi çok uzaklara iletmek için radyo elektrik dalgaları kullanılır.Bu dalgalar, maddi bir destek (iletken) gerektirmeden, ışık hızıyla yani yaklaşık 300.000 km/s hızla yayılır.Güçlük, iletilecek bilgiyi elektrik akımına dönüştürmekten ve bu akımı bir antenle elektromanyetik dalgalar yayınlamaktan kaynaklanır.XX. yüzyılın başından bu yana sesin iletiminde birçok sorun ortaya çıkmıştır; ancak görüntünün iletimi söz konusu olduğunda teknik güçlükler çok daha karmaşıktır. Bir görüntüyü çok sayıda küçük karelere yada noktalara bölme olanağı vardır ve bu noktalar, yan yana geldiklerinde, o görüntüyü yeniden oluşturabilirler.Öte yandan siyah beyaz görüntü, siyah ve beyaz noktaların birleşimi olarak göz önüne alınabilir; ancak , bu nokta sayısının yeterli olması ve birleştiklerinde gözde görüntüyle aynı etkiyi yapması gerekir. Televizyon kamerasında yayınlanacak nesnenin görüntüsü her biri ışıl elektrik(fotoelektrik) hücre olan çok küçük levhacıklardan oluşmuş bir yüzey üstüne düşürülür.Her hücre, görüntünün bir noktasını karşılar ve hücre ışık almıyorsa siyah noktayı, ışık alıyorsa beyaz noktayı verir.Işığın etkisiyle her ışıl elektrik hücre, bir ışık akımı doğurur.Ayrıca görüntünün her noktasını bu noktanın aydınlığı ile orantılı bir akım karşılar. Görüntüyü elektrik akımı halinde yorumlama sorunu böylece çözülür.Ne var ki en güç sorun bu değildir.Yüz binlerce noktanın birleşiminden meydana gelen bu görüntüyü yeniden oluşturmak için her noktanın sırayla belirlenmesi çok önemlidir.Dolayısıyla söz konusu noktaları kesin ve belirli bir düzen içinde bir tür denetimden geçirmek zorundadır. Televizyon ekranında meydana gelen resim esasen açık ve koyu renkte noktaların bileşimi bir matristir.Televizyon yayını ve alınmasında bu matris iki türlü işleme tabi tutulur.Birinci işlem, resmi yukarıdan aşağıya doğru binlerce yan yana noktadan meydana gelen dilimlere ayırmak; ikincisi de resme hareket kazandırmak için sinema tekniğinde olduğu gibi gözün fark edemeyeceği sayıda ekrandan poz geçirmek.Bu iki işleme televizyon tekniğinde tarama denir. Televizyon sistemleri verici ve alıcı olmak üzere iki kısımdır.Verici sistem mercekli TV kamerası ve radyo vericisi; alıcı sistemse radyo alıcısı ve TV alıcısıdır. Alıcının ekranı üstünde görüntüyü çizmek için bir ışık noktası, ekranı soldan sağa ve yukarıdan aşağı açar.gözün ekranda yer değiştiren ışık görüntüyü algılaması gerekir.Kısa süreli ışık pırıltısını algıladığı zaman, duyu hemen gitmez.Yaklaşık 1/90 s sürer bu süre ışık izinin gözün ağ tabakası üstünde kalma süresidir. Antenle alınan elektro manyetik dalgalar ses ve görüntü işretleri ile eş zamanlı olmasını sağlayan işretler taşır.Alıcı bu dalgaların dolayısıyla da vericinin yayınını modülasyona uğratarak elektrik akımına dönüştürür.Verici temel olarak yapısında ileri ölçüde vakum bulunan bir katot lambadan oluşur.Bir elektron demeti bu lambadan geçerek flüorışıl bir maddeyle kaplanmış bir yüzeye yansır.
Tarihçe
İlk televizyon görüntüsünü 1926 yılında İskoçyalı mühendis John Logie Baird tarafından yayınlamıştır. Başlangıçta noktalar halinde ve titrek olan görüntülerin kalitesi Baird tarafından geliştirilmiştir. Baird'in televizyon sisteminde mekanik olarak döndürülen diskler kullanmasına karşın aynı dönemde Marconi - EMI sistemi gibi elektronik olarak işleyen rakip sistemler de bulunmaktaydı.
Teknoloji
Televizyon yayını, elektromanyetik dalgalar yoluyla halkın doğrudan doğruya alması maksadıyla yapılan hareketli veya sabit resimlerin, sesli veya sessiz kalıcı olmayan görüntülerinin renkli ya da siyah beyaz yayınıdır.
Televizyonun Parçaları
Televizyon sisteminin temel parçaları şunlardır:
* Resim kaynağı: Canlı görüntüler için profesyonel bir video kamera ya da banttan görüntüler için bir video cihazı * Ses kaynağı: Bir mikrofondan alınan elektirik sinyalini herhangi ses çıkışından iletilmesiyle oluşturulur. * Verici:Radyo sinyalleriyle ses ve görüntünün taşındığı sistem * Verici Anten: Vericinin radyo dalgalarını Televizyon alıcısının antenine taşıma işini görmektedir * Alıcı Anten: Vericiden gelen radyo dalgalarını Televizyon alıcısına taşıma işini görmektedir * Televizyon alıcısı: Vericiden gelen radyo dalgarını elektirik yardımıyla tekrar ses ve görüntü formuna sokan aletitir * Ekran: Görüntüyü izleyebildiğimiz düz platformun parçanın adıdır * Hoparlör: Sesi duymamıza imkan veren parçadır
Yayın tipleri
* NTSC: İlk olarak 1954 yılında ABD'de NTSC (National Television Svstems Committe - Ulusal Televizyon Sistemleri Komitesi) sistemi geliştirilmiş olup ABD'nin yarı sıra Kanada, Meksika ve Japonya'da hala kullanılmaktadır [2]. * PAL (Phase Alternation Line - Satır Atlamalı Faz) Almanya'da geliştirilmiş olup Avrupa ülkeleri ve Avustralya'da kullanılmaktadır. * SECAM (Systeme Electronique Couleur Avee Memoire - Bellekli Elektronik Renk Sistemi) Fransa, Rusya, Macaristan ve Cezayir'de kullanılmaktadır.
Sosyal etkisi
Sayısal yayınların başlamasına kadar televizyon izleyicisi sadece alıcı durumunda idi. Sayısal yayınlar sayesinde kullanıcının etkileşime geçmesi süreci başladı. İzleyicilerin sürekli alıcı olması, televizyonun kolay ulaşılabilir bir "kaynak" olması, kullanılan etkili görsel ve işitsel öğelerle etkisinin yüksek olması, birçok aydının televizyona soğuk bakmasına neden oldu. Günümüzde televizyon yayıncılığının ilk amacı, reklam ve ticaret üzerine kuruludur. Aslında televizyon zararlı değildir.Gözleri bozar dense bile sadece gözdeki kendiliğinden olan bozukluk hormonlarını harekete geçirir. | |
| | | Emilie Lysse Ravenclaw 2. Sınıf Öğrencisi
Mesaj Sayısı : 124 Yaş : 29 Savaş Tarafın : Zümrüdüanka Yoldaşlığı Aile : Lysse Ailesi RP Partneri : yok Ruh Halin : Tuttuğu Büyücü Takımı : Kayıt tarihi : 09/02/08
Bilgiler Büyücü Gücü: (0/0) Uçuş Hızı: (0/0)
| Konu: Geri: Ödev Konuları ve Öğrencilere Verilen Ödev Notları C.tesi Mart 01 2008, 13:05 | |
| Ad Soyad: Emilie Lysse Bina: Slytherın Sınıf: 1 Konu: Televizyon
Televizyon Nedir ?
Televizyon yani bir sürü resmi bir anda arka arkaya çekip sıralayabilen bir alet fikri ilk olarak 1873’te selenyumun ışıl elektrik özelliklerinin bulunmasıyla gündeme geldi. Daha sonra 1884’te yüksek hızla dönen Nipkow diskiyle ilk denemeler yapıldı, 1889 da bu alet aynalı çarkla değiştirildi, 1905 yılında Karl Braun’un geliştirdiği katot tüpüyle yeni bir adım attı ve dünyanın ilk televizyonu İskoç L. Baird tarafından yapıldı. L. Baird 1924 tarihinde ilk televizyonun patentini aldı. “Televisior” denilen ve bu alet oldukça ilkel koşullarda üretildi. Eski bir çay kutusunun üzerine monte edilen Televisiorun motoru ev yapımı bir nipkow diskten oluşmaktaydı. Disk tekeri olarak şapka kutusundan kesilen yuvarlak karton, lambayı yerleştirmek için bir bisküvi kutusu, mil yerine dikiş iğnesi bu motor için ideal malzemeler olarak kullanılmıştı. 1935’te Zworkın’in ikonoskop adlı aygıtının kullanılmasıyla günümüzde bildiğimiz televizyon formatına girdi. Daha sonra 2. Dünya Savaş’ında kullanılan hertz demetlerinin televizyonlarda kullanıma girmesiyle görüntünün göze sanki olay gerçekten yaşanıyormuş gibi intikal etmesi sağlandı. Televizyon bu dönemden sonra Avrupa, Japonya ve Amerika’da değişik şekillerde gelişimini sürdürdü. (405 SATIR, 625 SATIR, 819 SATIR- NTSC-SECAM-PAL) 1960’larda bu sistemler birleştirilip tek standart yapılmaya çalışıldıysa da başarılı olunamadı, ve bu işin zamanla çözümleneceği düşüncesine varıldı. Daha sonra farklı ülkelerin yayınlarının paylaşılabilmesi için çeviriciler geliştirildi. Televizyon canlı yayının yapılmaya başlamasıyla farklı bir boyut aldı.
Televizyonun Avantajları Nedir?
Televizyon bir kitle iletişim cihazıdır. Yani, televizyon dünyada olup bitenleri bize en kolay yoldan haber verebilecek, diğer insanlarla düşüncelerimizde benzerlik veya farklılık olup olmadığını sınayabileceğimiz, bütün bunların yanı sıra insanlarla ortak konular üzerine konuşmamızı sağlayan (diziler,maçlar,haberler) ve bu anlamda insanı sosyalleştiren(derinine inildiğinde tekdüzeleştiren) bir cihazdır. Televizyon işlerimizde de bize yardımcıdır, mesela ertesi gün havanın nasıl olacağını televizyondan öğreniriz ve buna göre önlemimizi alırız, veya köprüde trafik olduğu söylenirse 2. köprüden gideriz. Ayrıca ekonominin gidişatı yani bizim uğraştığımız meslekle ilgili bilgilere de televizyon sayesinde sahip oluruz. Mesela bir milletvekili dolar yükselecek derse; hemen dolara yükleniriz. Aslında iyice düşününce televizyonla doğmuşsak onsuz yaşamanın zorluğunun göz ardı edilemeyeceğini görürüz. Çünkü televizyonu herkes izler, ve o dünyayı bizim ayağımıza getirmiyor desek yalan olur. 1963’te Amerikan Halkı Kennedy’nin katilini öldüren Jack Ruby’yi katili canlı yayında öldürürken izleyebildiler. Bunun dışında 1965’te Vietnam Savaşı 1990 Körfez savaşı canlı yayında televizyonlardaydı. Bu özelliğinin yanı sıra haberlerde fakirleri de görüp onlar hakkında içimizin sızlaması televizyonun duygularımızı da kontrol eden bir cihaz olduğunun kanıtıdır.
TELEVİZYON
Vericiden iletilen dalgaların görüntü ve ses olarak görünmesini ve duyulmasını sağlayan aygıta televizyon denir. Elektromanyetik dalgalar yoluyla halkın doğrudan doğruya alması maksadıyla yapılan hareketli veya sabit resimlerin, sesli veya sessiz kalıcı olmayan görüntülerinin renkli ya da siyah beyaz yayını. Televizyon alıcısı. Resim tüpü, şase, kabin, tuner gibi temel bileşenlerden oluşur. Kelime kökenine göre Yunanca Tele: Uzak, Latince Visio'dan gelen Vision: Görüş. Birleşimiyle "Television: Uzagörüm, Uzaktan görüntü" anlamına gelmektedir. Televizyonun bulunmasından sonra bu teknolojiyi ithal eden Türkiye, alete Türkçe bir isim bulmak yerine birçok dünya ülkesi gibi aynen kullanmıştır. Almanca'da Fernsehen olarak söylenir. Sayısal yayınların başlamasına kadar televizyon izleyicisi sadece alıcı durumunda idi. Sayısal yayınlar sayesinde kullanıcının etkileşime geçmesi süreci başladı. İzleyicilerin sürekli alıcı olması, televizyonun kolay ulaşılabilir bir 'kaynak' olması, kullanılan etkili görsel ve işitsel öğelerle etkisinin yüksek olması, birçok aydının televizyona soğuk bakmasına neden oldu. Günümüzde televizyon yayıncılığının ilk amacı, reklam ve ticaret üzerine kuruludur. Duran ya da hareketli cisimlerin ,sesli olarak uzak yerlerden görülmesi ve duyulmasını sağlayan aletlere televizyon denir.
İlk televizyon görüntüsünü 1926 da İskoç mühendis John Logie Baird yayımlamıştır. Önceleri titrek ve noktalar halinde olan görüntü giderek iyileştirilmiştir. İlk renkli televizyon gösterisi de yine aynı kişi tarafından 1928 de yapılmıştır. Ticari amaçlı renkli televizyon sistemleri ise bundan 25 yıl sonra geliştirilmiştir.
Televizyonun çalışma prensibi genel olarak radyonunkine benzer. Radyoda sadece ses dalgaları elektromanyetik dalgalar haline dönüştürülmüştür, televizyonda ise ses ve görüntü dalgaları birlikte elektromanyetik dalgalar haline dönüştürülmüş ve üst üste bindirilmiş halde yayımlanır. Televizyon da bu dalgaları alır ve yine ayrı ayrı ses ve görüntüye dönüştürür.
Televizyonun çalışma prensibi kısaca şöyledir;
Televizyon kamerası, televizyon ekranına aktarılmak üzere bir sahneyi kaydeder. Renk bilgisi kameradaki katot ışınlı üç tüpte toplanır ve elektromanyetik dalga haline gelir. Kaydedilen ses titreşimleri de elektromanyetik dalga haline getirilir ve stüdyolarda birleştirilip verici antenlere gönderilir. Televizyon alıcısının anteni aracılığıyla bu dalgalar cihaza gelir. Görüntü ve ses dalgaları devreler yardımıyla ayrılır ses titreşimleri alıcının hoparlörüne gider. Görüntü ise, alıcıdaki her biri, bir birincil renk için olan üç elektron tabancasına gönderilir. Her tabanca aldığı sinyale göre değişen bir elektron demeti salar.Demetler alıcı aygıttaki katot ışınlı tüpün iç yüzeyine düşer. Bu yüzey flüoresan dediğimiz fosforışıl özellik gösteren bir kimyasal karışımdan oluşmuş noktalarla kaplıdır.Bu noktalar üzerine elektron demeti düşünce ışıldar. Tabancalar ile ekran arasında yer alan bir elek, her tabancadan çıkan demetin yalnızca kendine uygun renkteki noktaya vurmasını sağlar.Televizyon resmi bu demetlerin değişimiyle oluşur. Elektron demetinin tüm ekranı saniyede 16-50 kez taraması, gözümüzün ışın hareketini hissetmemesini sağlar.Böylece seri ve net bir görüntü elde edilir.
Televizyon sisteminin temel parçaları şunlardır:
Resim kaynağı: Canlı görüntüler için profesyonel bir video kamera ya da banttan görüntüler için bir video cihazı
Ses kaynağı: Bir mikrofondan alınan elektirik sinyalini herhangi ses çıkışından iletilmesiyle oluşturulur.
Verici:Radyo sinyalleriyle ses ve görüntünün taşındığı sistem
Verici Anten: Vericinin radyo dalgalarını Televizyon alıcısının antenine taşıma işini görmektedir
Alıcı Anten: Vericiden gelen radyo dalgalarını Televizyon alıcısına taşıma işini görmektedir
Televizyon Alıcısı: Vericiden gelen radyo dalgarını elektrik yardımıyla tekrar ses ve görüntü formuna sokan aletitir
Ekran: Görüntüyü izleyebildiğimiz düz platformun adıdır
Hoparlör: Sesi duymamıza imkan veren parçadır
Radyo dalgaları yardımıyla, bir cismin görünüşünü ve hareket edişini, sinema perdesine aksettirir gibi uzaklara nakletme işi. Bugün televizyon, radyonun evrimleşmiş bir şekli haline gelmiştir. Radyolarda, uzaklara nakledilebilen seslerin yanında, televizyon olarak görüntülerin de nakledilebilme imkânının sağlanmış olması, alıcı olan her yerde, sesle birlikte görüntülerin de elde edilmesi sonucu yaratmıştır. Televizyon programlarının yayınlanışı, radyo programlarının yayınlanışı gibidir. Yalnız televizyonlarda en önemli değişiklik, televizyon kamerasındadır.
Televizyon kamerası, dış görünüşü bakımından sinema filmi çekilen kamerayı andırır. Televizyonla yayınlanacak sahnenin görünüşü kamera önündeki objektifle, içeride bulunan bir tüpe yollanır. Bu tüp büyük bir hunî biçimindedir. Bu tüpün gerisinde düz bir levha vardır. Binlerce küçücük fotosellerden meydana gelen bu tabaka gözün duyar tabakası gibi çalışır. Objektiften geçen görüntü buraya düşer. Tüpün en gerisinde, boyun kısmında bir elektron tüfeği bulunur. Bu tüfek fotosellerden meydana gelen levha üzerine kıl kadar ince bir elektronlar ışını atar. Sahnenin değişik ve karanlıklardan meydana gelen görüntüsü fotosel üzerine düştüğü zaman, bu aydınlık ve karanlıklara göre değişen bir elektrik meydana gelir. Fotosel levhasını sağdan sola ve yukarıdan aşağıya büyük bir hızla tarayan elektronlar ışını, levhanın çeşitli yerlerinde değişik olarak meydana gelen elektrik akımını alır. (Görüntünün karanlık yerleri ya hiç akım meydana getirmez ya da pek az akım verir, aydınlık kısımlar çok akım verir). Böylece görüntünün biçimine göre değişik olarak alınan bu akımlar büyütülerek bir verici istasyona yollanır, buradan radyo dalgaları halinde yayınlanır.
Verici istasyondan yayınlanan bu dalgalar, dinleyicinin alıcı makinesinin anteni ile toplanır. Alıcı televizyonda da, vericideki gibi bir tüp bulunur, fakat bu tüp tam aksi şekilde çalışır. Tüpün dik dörtgen şeklindeki ön kısım, televizyon alıcısının perdesidir. Bu kısmın üzeri özel bir madde ile örtülüdür. Radyo dalgaları halinde gelen elektronlar bu yüzeye çarpınca görülebilir ışığa çevrilir. Bu ışığın karanlık ve aydınlık dereceleri, vericidekinin aynıdır. Böylece seyirci, stüdyodaki sahneyi aynen görmüş olur. | |
| | | Rochelle Emilie Simpson Eski Yazılar & Zihinbend Profesörü
Mesaj Sayısı : 1213 Savaş Tarafın : Hogwarts!!!=) Aile : Simpson ailesi RP Partneri : Sean Faris !! =) Ruh Halin : Tuttuğu Büyücü Takımı : Kayıt tarihi : 20/01/08
Bilgiler Büyücü Gücü: (0/0) Uçuş Hızı: (0/0)
| Konu: Geri: Ödev Konuları ve Öğrencilere Verilen Ödev Notları C.tesi Mart 01 2008, 14:47 | |
| Ad:NicoleSoyad:SimpsonBina:HufflepuffSınıf:1.SınıfRadyo dalgaları yardımıyla, bir cismin görünüşünü ve hareket edişini, sinema perdesine aksettirir gibi uzaklara nakletme işi. Bugün televizyon, radyonun evrimleşmiş bir şekli haline gelmiştir. Radyolarda, uzaklara nakledilebilen seslerin yanında, televizyon olarak görüntülerin de nakledilebilme imkânının sağlanmış olması, alıcı olan her yerde, sesle birlikte görüntülerin de elde edilmesi sonucu yaratmıştır. Televizyon programlarının yayınlanışı, radyo programlarının yayınlanışı gibidir. Yalnız televizyonlarda en önemli değişiklik, televizyon kamerasındadır.Televizyon kamerası, dış görünüşü bakımından sinema filmi çekilen kamerayı andırır. Televizyonla yayınlanacak sahnenin görünüşü kamera önündeki objektifle, içeride bulunan bir tüpe yollanır. Bu tüp büyük bir hunî biçimindedir. Bu tüpün gerisinde düz bir levha vardır. Binlerce küçücük fotosellerden meydana gelen bu tabaka gözün duyar tabakası gibi çalışır. Objektiften geçen görüntü buraya düşer. Tüpün en gerisinde, boyun kısmında bir elektron tüfeği bulunur. Bu tüfek fotosellerden meydana gelen levha üzerine kıl kadar ince bir elektronlar ışını atar. Sahnenin değişik ve karanlıklardan meydana gelen görüntüsü fotosel üzerine düştüğü zaman, bu aydınlık ve karanlıklara göre değişen bir elektrik meydana gelir. Fotosel levhasını sağdan sola ve yukarıdan aşağıya büyük bir hızla tarayan elektronlar ışını, levhanın çeşitli yerlerinde değişik olarak meydana gelen elektrik akımını alır. (Görüntünün karanlık yerleri ya hiç akım meydana getirmez ya da pek az akım verir, aydınlık kısımlar çok akım verir). Böylece görüntünün biçimine göre değişik olarak alınan bu akımlar büyütülerek bir verici istasyona yollanır, buradan radyo dalgaları halinde yayınlanır.Verici istasyondan yayınlanan bu dalgalar, dinleyicinin alıcı makinesinin anteni ile toplanır. Alıcı televizyonda da, vericideki gibi bir tüp bulunur, fakat bu tüp tam aksi şekilde çalışır. Tüpün dik dörtgen şeklindeki ön kısım, televizyon alıcısının perdesidir. Bu kısmın üzeri özel bir madde ile örtülüdür. Radyo dalgaları halinde gelen elektronlar bu yüzeye çarpınca görülebilir ışığa çevrilir. Bu ışığın karanlık ve aydınlık dereceleri, vericidekinin aynıdır. Böylece seyirci, stüdyodaki sahneyi aynen görmüş olur. Televizyon sisteminin temel parçaları şunlardır:
: Canlı görüntüler için profesyonel bir video kamera ya da banttan görüntüler için bir video cihazı Ses kaynağı: Bir mikrofondan alınan elektirik sinyalini herhangi ses çıkışından iletilmesiyle oluşturulur. Verici:Radyo sinyalleriyle ses ve görüntünün taşındığı sistem Verici Anten: Vericinin radyo dalgalarını Televizyon alıcısının antenine taşıma işini görmektedir Alıcı Anten: Vericiden gelen radyo dalgalarını Televizyon alıcısına taşıma işini görmektedir Televizyon Alıcısı: Vericiden gelen radyo dalgarını elektrik yardımıyla tekrar ses ve görüntü formuna sokan aletitir Ekran: Görüntüyü izleyebildiğimiz düz platformun adıdır Hoparlör: Sesi duymamıza imkan veren parçadır. Bazı Televizyon ResimleriEski ve renksiz ekran bir televizyon... Üsttekine göre son derece gelişmiş son model ve renkli ekran bir televizyon...Muggle'ların yapmış olduğu son model televizyonlardan biri...Bu televizyon Lcd ekran televizyon olarakda adlandırılır.. | |
| | | Carmen Elizabeth Garcia Muggle Bilimleri-Sihir Tarihi Profesörü & Slytherin Bina Sorumlusu
Mesaj Sayısı : 479 Yaş : 37 Savaş Tarafın : Ölümyiyorummm..Kötüyüm ben kötüyümm x)) Aile : Garcia Ailesinden Olmanın Ayrıcalığını yaşıyorumm :P RP Partneri : Carter R. Schwetzen Ruh Halin : Tuttuğu Büyücü Takımı : Kayıt tarihi : 09/02/08
Bilgiler Büyücü Gücü: (0/0) Uçuş Hızı: (0/0)
| Konu: Geri: Ödev Konuları ve Öğrencilere Verilen Ödev Notları Ptsi Mart 03 2008, 18:14 | |
| Nicole 20 puan Emilie 15 puan | |
| | | Melodia Spinley Ravenclaw 4.sınıf Öğrencisi
Mesaj Sayısı : 765 Yaş : 30 Savaş Tarafın : Godric's Hallow Aile : Spinley RP Partneri : Keşkeee Kayıt tarihi : 16/11/07
Bilgiler Büyücü Gücü: (20/100) Uçuş Hızı: (0/0)
| Konu: Geri: Ödev Konuları ve Öğrencilere Verilen Ödev Notları Ptsi Mart 03 2008, 19:57 | |
| Benimkine puan vermemişsiniz | |
| | | Melodia Spinley Ravenclaw 4.sınıf Öğrencisi
Mesaj Sayısı : 765 Yaş : 30 Savaş Tarafın : Godric's Hallow Aile : Spinley RP Partneri : Keşkeee Kayıt tarihi : 16/11/07
Bilgiler Büyücü Gücü: (20/100) Uçuş Hızı: (0/0)
| Konu: Geri: Ödev Konuları ve Öğrencilere Verilen Ödev Notları Salı Mart 04 2008, 22:22 | |
| Yetmez mi | |
| | | David Kevin Malfoy Hogwarts Müdür Yardımcısı
Mesaj Sayısı : 1921 Yaş : 31 Savaş Tarafın : Death Eaters Aile : Malfoy RP Partneri : aranmıyor! Tuttuğu Büyücü Takımı : Kayıt tarihi : 15/12/07
Bilgiler Büyücü Gücü: (100/100) Uçuş Hızı: (100/100)
| Konu: Geri: Ödev Konuları ve Öğrencilere Verilen Ödev Notları Çarş. Mart 05 2008, 17:42 | |
| bnmkine de puan vermemişsiniz ikinci sayfada... | |
| | | Carmen Elizabeth Garcia Muggle Bilimleri-Sihir Tarihi Profesörü & Slytherin Bina Sorumlusu
Mesaj Sayısı : 479 Yaş : 37 Savaş Tarafın : Ölümyiyorummm..Kötüyüm ben kötüyümm x)) Aile : Garcia Ailesinden Olmanın Ayrıcalığını yaşıyorumm :P RP Partneri : Carter R. Schwetzen Ruh Halin : Tuttuğu Büyücü Takımı : Kayıt tarihi : 09/02/08
Bilgiler Büyücü Gücü: (0/0) Uçuş Hızı: (0/0)
| Konu: Geri: Ödev Konuları ve Öğrencilere Verilen Ödev Notları Çarş. Mart 05 2008, 18:00 | |
| Yha kusura bakmayın hemen verriyorum... David ödevini beğendim ama Melodia Spinley nin ödevini geçemez Melodia sana 50 puan veriyorum | |
| | | David Kevin Malfoy Hogwarts Müdür Yardımcısı
Mesaj Sayısı : 1921 Yaş : 31 Savaş Tarafın : Death Eaters Aile : Malfoy RP Partneri : aranmıyor! Tuttuğu Büyücü Takımı : Kayıt tarihi : 15/12/07
Bilgiler Büyücü Gücü: (100/100) Uçuş Hızı: (100/100)
| Konu: Geri: Ödev Konuları ve Öğrencilere Verilen Ödev Notları Perş. Mart 06 2008, 18:38 | |
| benim notumu neden vermediniz? | |
| | | Carmen Elizabeth Garcia Muggle Bilimleri-Sihir Tarihi Profesörü & Slytherin Bina Sorumlusu
Mesaj Sayısı : 479 Yaş : 37 Savaş Tarafın : Ölümyiyorummm..Kötüyüm ben kötüyümm x)) Aile : Garcia Ailesinden Olmanın Ayrıcalığını yaşıyorumm :P RP Partneri : Carter R. Schwetzen Ruh Halin : Tuttuğu Büyücü Takımı : Kayıt tarihi : 09/02/08
Bilgiler Büyücü Gücü: (0/0) Uçuş Hızı: (0/0)
| Konu: Geri: Ödev Konuları ve Öğrencilere Verilen Ödev Notları C.tesi Mart 08 2008, 19:11 | |
| vermedim mi david 30 puan | |
| | | David Kevin Malfoy Hogwarts Müdür Yardımcısı
Mesaj Sayısı : 1921 Yaş : 31 Savaş Tarafın : Death Eaters Aile : Malfoy RP Partneri : aranmıyor! Tuttuğu Büyücü Takımı : Kayıt tarihi : 15/12/07
Bilgiler Büyücü Gücü: (100/100) Uçuş Hızı: (100/100)
| Konu: Geri: Ödev Konuları ve Öğrencilere Verilen Ödev Notları Paz Mart 09 2008, 19:10 | |
| tamam saol | |
| | | Carmen Elizabeth Garcia Muggle Bilimleri-Sihir Tarihi Profesörü & Slytherin Bina Sorumlusu
Mesaj Sayısı : 479 Yaş : 37 Savaş Tarafın : Ölümyiyorummm..Kötüyüm ben kötüyümm x)) Aile : Garcia Ailesinden Olmanın Ayrıcalığını yaşıyorumm :P RP Partneri : Carter R. Schwetzen Ruh Halin : Tuttuğu Büyücü Takımı : Kayıt tarihi : 09/02/08
Bilgiler Büyücü Gücü: (0/0) Uçuş Hızı: (0/0)
| Konu: Geri: Ödev Konuları ve Öğrencilere Verilen Ödev Notları Paz Mart 09 2008, 19:31 | |
| | |
| | | Samantha Daria R. Wind Ravenclaw 3.sınıf Öğrencisi
Mesaj Sayısı : 1040 Yaş : 30 Savaş Tarafın : Dumbledore'un Ordusu Aile : Wind Ailesi RP Partneri : Teklifleri deerlendirebülürüm... xD Ruh Halin : Tuttuğu Büyücü Takımı : Kayıt tarihi : 05/01/08
Bilgiler Büyücü Gücü: (0/0) Uçuş Hızı: (0/0)
| Konu: Geri: Ödev Konuları ve Öğrencilere Verilen Ödev Notları Ptsi Mart 10 2008, 17:47 | |
| Ad: Ginny Elisabeth Soyad: Weasley Bina: Ravenclaw
Televizyonun İcadı
John Logie BAIRD, 1920’lerde “Baird Çorapaltı Çorap” icadının (çorabın altına giyilen bu çorabın ne işe yaradığı hiçbir zaman anlaşılamadı) patentini almak için uğraşırken aklına görüntü ve sesi elektronik olarak bir yerden bir yere aktarma fikri gelir. Aldığı “Yok artık, daha da neler” tepkilerine, dönemin zor şartlarına ve parasızlığa rağmen hiç yılmadan çalışır. İlk yaptığı model, şimdiki televizyonlara pek benzemez. Birkaç dikiş iğnesi, birkaç şapka kutusu, büyükçe bir bisküvi tenekesi, bir bisiklet lambası ve biraz mühür mumu. Ortaya çıkan alet Baird’in tam olarak istediği şey değildir, ama bir sonraki aşama için önemli bir deneyim olur. Durumdan fena halde heyecanlanan Baird teknolojik imkanların daha elverişli olduğu Soho’ya yerleşir ve içi garip hurda ve ıvır zıvırla dolu olan ilk ciddi laboratuvarını kurar.
1926 yılında, ilk kez insan yüzünün görüntüsünü Televizyonda elde ediyor. Baird laboratuvarındaki dev ışıkların ısısına dayanması için ilk TV çekimlerinde özel vantrolog kuklaları kullanır. Bir süre sonra bazı deneyleri için gerçek insan gerekince, parayla genç bir ofis boy tutmak zorunda kalır ve 1924’te tarihin ilk televizyonun patenti alınır: Televisor. Oldukça ilkel koşullarda üretilen ve eski bir çay kutusunun üzerine monte edilen Televisor’ün motoru, ev yapımı bir Nipkow diskten oluşmaktadır - disk tekeri olarak şapka kutusundan kesilen yuvarlak karton, lambayı yerleştirmek için bir bisküvi kutusu, mil yerine bir dikiş iğnesi bu motor için ideal malzemelerdir. Baird’ın bulduğu ilk anten enfes bir iletken olan bir Malta haçıydı.
Patent Belgesi
Baird icadını Kraliyet Enstitüsü’ne resmi olarak ilk kez 26 Ocak 1926’da tanıtır, 1928’de ise ilk görüntüler Atlas Okyanusu’nun öbür yakasına, yani Londra’dan New York’a ulaşmıştır bile (fazla bir şey görmek mümkün olmasa da). Böylece Baird ilk televizyon istasyonunu kurar ve BBC için ilk televizyon yayınlarını yapmaya başlar. Hatta ilk TV oyunu da BBC tarafından yapılan http://www.tvdawn.com/mwfihm.HTM ’dur. 1930’ların ortasında ise televizyon yayınları hem İngiltere’de, hem Amerika Birleşik Devletleri’nde az sayıdaki zengin kişilerin evlerinde izlenmeye başlanıyor. Alıcıların pahalılığı yüzünden hızlı bir yayılmadan bahsedilemez elbette, ancak bu dönemde her şeyini satarak bütün parasını TV alıcısına yatıran bir İngiliz köylüsünün söyledikleri çok anlamlı: “Hayatım boyunca en büyük hayalim Londra’yı görmek oldu, bunu alınca artık gitmeme gerek kalmayacak, ne zaman istersem Londra bana gelecek.”
21. yüzyılın vazgeçilmez aletlerinden biri olan televizyonun tarihi, 75 yıl önce, İskoç mucit John Logie Baird ’in keşfiyle başladı. Baird, 21. yüzyılda insanları saatlerce karşısında oturtabilen televizyonun babasıydı. Keşif merakı çocuk yaşlarda başlayan Baird, 12 yaşında, evine bir elektik sistemi döşemiş ardından yoldayken arkadaşlarıyla konuşmasını mümkün kılacak ilk telefon santralini geliştirdi. İskoçyaya’da Kraliyet Teknik Koleji’nde elektrik dersleri alan Baird, Glascow üniversitesinde elektrik mühendisliği okudu. Birinci Dünya Savaşı sırasında eğitimine ara veren mucit, silahlı kuvvetlerde çalışmak istedi ama kabul edilmedi. Başvurusu reddedilen Baird, Clyde Valley Elektrik Enerjisi Şirketi’nde çalışmaya başladı ancak sağlık problemleri işi bırakmasına sebep oldu. Clyde Valley ’den sonra aralarında Trinidad ’da bir reçel fabrikasında işçiliğin de bulunduğu çeşitli işlerde çalışan Baird, nihayet 1922’de memleketi Sussex ’e geri dönen ve burada tamirciliğe başladı. Nakkaş mucit Sussex’ deki mütevazı hayatı, Baird ’i 50 yıldır düşlediği televizyon icadı üzerinde yoğunlaşma fırsatı verdi.
Parası olmadığı için ilk televizyonunu bir lavabo ve bir çay tenekesiyle yapan Baird, bir sonraki denemesinde projeksiyon lambasını bisküvi kutusuyla kaplayıp basit bir düzenek geliştirdi ve düzeneğe kullanılmış lenslerle devrelerden tarama diskler ekledi. Baird ’in icat ettiği bu düzenek, tahta çubuklar arasına nakış iğneleri ve balmumuyla tutturulan bir cihaz olarak TV’nin dedesi kabul edildi. Çalışmalarını bundan sonra da sürdüren mucit, 1925’de hayal ettiği gibi, “Stok ey Bill” adını verdiği ilk ilkel televizyonda görüntü transmisyonunu da gerçekleştirmeyi başardı. Logie Baird icadının parlak bulundu ama pek ciddiye alınmadı. İlk yayın BBC’den Baird ’in ilk ilkel TV’yi icat ettiği dönemde, BBC gibi yayıncılar radyoya odaklanmıştı. BBC’inin TV yayıncılığına geçişi, 1929’da sınırlı bir kitleye ulaşan ilk deneme yayınıyla başladı. Günde iki yayın kuşağında hizmet vermeye başlayan BBC televizyonu, ilk kuşakta haber, ikinci kuşakta ise müzik yayını veriyordu. Baird televizyondan sonra infrared ışınlar üzerinde de çalışmalar yaptı. (d.13 Ağustos 1888; ö.14 Haziran 1946)
NASIL ÇALIŞIR?
Televizyonun temel prensibi ışık enerjisinin elektrik enerjisine çevrildikten sonra yayınlanması ve alınan elektromanyetik sinyallerin tekrar ışık enerjisine çevrilmesidir.Işık enerjisi elektrik enerjisine çevrilmesi fikri 1873 senesinde Selenyum üzerine ışık düşürüldüğünde elektrik direncinin değiştiğinin keşfedilmesi ile başlamıştır.
Bu prensibe göre selenyum üzerine parlak ışık düşerse; sinyal kuvvetli , soluk ışık düşerse sinyal zayıf olacaktır. Genliği değişen bu sinyal radyo dalgaları gibi yayınlanıp alıcıda ters işlem yapılınca ekranda görüntü teşekkül eder.TV bu bakımdan “uzaktan görme” manasına gelir. TV bir noktadaki ışık şiddeti radyo dalgalarına dönüştürme,sonra bu dalgalardan,eş şiddette bir ışıklı nokta elde etme esasına dayanır.Nakledilecek görüntü, yüz binlerce kareye bölündükten sonra,her bir kare,homojen şeklinde aydınlanmış noktalar gibi kabul edilip,bu noktalardaki ışık şiddeti TV verici sisteminde radyo dalgalarına, dalgalarda TV alıcılarına da yeniden ışığa dönüştürü.
Görüntüdeki kareler çok hızlı tarandığı için, alıcı ekranlarında tek ,tek ışıklı noktalar değil, değişik aydınlıkta karelerin meydana getirdiği resimler gözlenir.
Renkli televizyon,bütün renkleri yeşil, mavi ve kırmızının değişik oranlarda karıştırılması ile elde edilebileceği gerçeğine dayanır.Nakledilecek görüntü, yeşile, maviye ve kırmızıya duyarlı olan üç ayrı kamera tarafından aynı anda taranır.Elde edilen üç ayrı elektromanyetik dalga, alıcı sistemin ekranında, biri yeşil biri mavi ve biri kırmızı olan üç görüntüyü üst, üste düşürür ve bu renklerin karışmasından, tabii renklenmeler yeniden elde edilir.
Televizyon yayınlarında ses ve görüntülerin nakli için, frekansı 5×10 : 9×10 Hertz (50 –900 mega say kıl) aralığına düşen elektromanyetik dalgalar kullanılır.Her televizyon istasyonu,6 mega saykıllık bir frekans aralığında hem ses, hem görüntü gerçekleştirilebilir. Bu 6 mega hertz’lik frekans aralıklarına “kanal” denir. Genel olarak ses yayınlarını taşıyan dalgaların frekanslarını, görüntü taşıyan dalgalarınkinden daha yüksektir.
Bir televizyon yayın sisteminde, beş önemli unsur bulunur 1.Yayınlayacak sahneyi görüntüleyen kamera.
2. Görüntüdeki ışık sinyalleri dönüştüren bir transduser.
3. Bu elektrik sinyallerinden radyo dalgaları üreterek anten atmosfere yayınlayan verici (transmitter)
4. Atmosfer yayınlanan görüntü taşıyınca tromanyetik dalgaları alıp yükselttikten sonra elektik sinyallerine dönüştürerek (alıcı anten, amlifikatör ve birinci dedektif)
5.Elektrik sinyalleri ışığa dönüştürerek, ekran üzerinde görünür resim veren transduser . | |
| | | Carmen Elizabeth Garcia Muggle Bilimleri-Sihir Tarihi Profesörü & Slytherin Bina Sorumlusu
Mesaj Sayısı : 479 Yaş : 37 Savaş Tarafın : Ölümyiyorummm..Kötüyüm ben kötüyümm x)) Aile : Garcia Ailesinden Olmanın Ayrıcalığını yaşıyorumm :P RP Partneri : Carter R. Schwetzen Ruh Halin : Tuttuğu Büyücü Takımı : Kayıt tarihi : 09/02/08
Bilgiler Büyücü Gücü: (0/0) Uçuş Hızı: (0/0)
| Konu: Geri: Ödev Konuları ve Öğrencilere Verilen Ödev Notları Ptsi Mart 10 2008, 18:07 | |
| ödevini beğendim Ginny 35 puan veriyorum...Tebrikler | |
| | | Samantha Daria R. Wind Ravenclaw 3.sınıf Öğrencisi
Mesaj Sayısı : 1040 Yaş : 30 Savaş Tarafın : Dumbledore'un Ordusu Aile : Wind Ailesi RP Partneri : Teklifleri deerlendirebülürüm... xD Ruh Halin : Tuttuğu Büyücü Takımı : Kayıt tarihi : 05/01/08
Bilgiler Büyücü Gücü: (0/0) Uçuş Hızı: (0/0)
| Konu: Geri: Ödev Konuları ve Öğrencilere Verilen Ödev Notları Salı Mart 11 2008, 22:04 | |
| | |
| | | Carmen Elizabeth Garcia Muggle Bilimleri-Sihir Tarihi Profesörü & Slytherin Bina Sorumlusu
Mesaj Sayısı : 479 Yaş : 37 Savaş Tarafın : Ölümyiyorummm..Kötüyüm ben kötüyümm x)) Aile : Garcia Ailesinden Olmanın Ayrıcalığını yaşıyorumm :P RP Partneri : Carter R. Schwetzen Ruh Halin : Tuttuğu Büyücü Takımı : Kayıt tarihi : 09/02/08
Bilgiler Büyücü Gücü: (0/0) Uçuş Hızı: (0/0)
| Konu: Geri: Ödev Konuları ve Öğrencilere Verilen Ödev Notları Çarş. Mart 12 2008, 14:35 | |
| | |
| | | | Ödev Konuları ve Öğrencilere Verilen Ödev Notları | |
|
Similar topics | |
|
| Bu forumun müsaadesi var: | Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
| |
| |
| |
|