Hogwarts Cadılık ve Büyücülük Okulu
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Hogwarts Cadılık ve Büyücülük Okulu

4. Dönem 23 Haziran'da başlıyor!
 
AnasayfaPortalliGaleriAramaLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 Pansy Venusé Torres

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Pansy Venusé Torres
5. dönemi bekliyor
5. dönemi bekliyor
Pansy Venusé Torres


Kadın
Mesaj Sayısı : 5
Yaş : 28
Savaş Tarafın : Gizli
Aile : Yok
RP Partneri : Aranıyor
Ruh Halin : Pansy Venusé Torres Bilgin
Tuttuğu Büyücü Takımı : Pansy Venusé Torres Slytherin_group
Kayıt tarihi : 08/03/09

Pansy Venusé Torres Empty
MesajKonu: Pansy Venusé Torres   Pansy Venusé Torres Icon_minitimePaz Mart 08 2009, 21:03

Moskova Sokakları #
Moskova'da rastgele banklardan birisinde oturuyordu. Eline bir dergi aldı ve dergide yazanları okumaya başladı. Derginin birkaç sayfasını çevirince aşka dair bir dergi olduğunu anladı. Aşk acısı yaşamadığından mutlu olacaktı ama birine sanki karşılıksız aşıktı. Banktan kalktı ve patikada yürümeye başladı. Sanki herkezi bir alış-veriş çılgınlığı sarmıştı. Vitrinlerin önü Moskovaya yeni gelen gece elbiselerine hayranlıkla bakan kadınlarla ve bazı beylerle doluydu. Fransız giyimiyle dolaşan Baby herkesin dikkatini çekmişti. Kendini İngiliz Kalmış gibi hissedince hemen Moskovanın En Büyük Alış-Veriş Merkezi; Siberia Alış-Veriş Merkezi 'ne girdi. İlk vitrini gördüğünde kimsenin duyamayacağı derecede minik bir çığlık attı ve hemen içeriye girdi. Gördüğü pembe elbiseyi askısıyla alarak, birkaç ayakkabı aldı ve elbiseyede hoşbir kemer alıp kasaya yöneldi. Kasiyer Cadı, zarefetle eşyaları paketleyip işlemleri yaparken biryandan Baby'i süzüyordu. Sonunda Baby " Bana Bakmaya devam edecekmisin? Yoksa, elindekileri halledecekmisin? " sinirlenmişti. Biran önce alacaklarını alıp çıkmalıydı. Cadı hemen poşetleri doldurup, Baby'e vermişti. Baby parayı uzatıp, dışarıya çıktı. Birkaç yere daha girip çıktı. Yorgundu ama güzelliğinden birşey kaybetmemişti. Azda olsa uzağındaki banklara gidip elindeki poşetleri koydu ve yorgun olduğundan oturdu.Elindeki dergiyi açıp okumaya başladı. İlk haberle Şoke olmuştu.
Elefteria Eolyn Cole hakkında iğrenç bir haber yazıılmıştı. Elefteria değilde sorun başlıktı. SLYTHERİNE İHANET GÖSTERİSİ ne başlığı? Resmen hakeretti. Sabah sabah sinirlenmişti. Dergiyi buruşturdu ve diğer haberleri okumadan en yakın çöpe basket attı. Her zaman abisi kadar güzel olduğunu düşünürlerdi. Ama Baby bu düşünceye katılmazdı. Yorgunluğu geçtikten sonra çantasından bir defter çıkarttı ve narin ellerini soğuktan üşüdüğü için ovuşturdu. Daha sonra, çantasından siyah-kırmızı bir tüylü kalem çıkartıp birkaç satır birşeyler yazmaya başladı. Hayat; gecenin koyu karanlığına rağmen, buğulu camlara; sevginin, aşkın, hüznün ve belki de yalnızlığın resmini çizmek demekti. Hayat belki de sadece bir Mecnun’un hikâyesiydi; çöllere adanmış, sonu belli bir hikâye. Rüyalar âleminden bir demet çiçek. Bir demet güldür belki hayat? Gül ve dikenleri. Ne garip değil mi, ne garip bir hikâye… Yalnızlığa adanmış, anılar bir kalemde silinmiş, sevdalılar sevdasını unutmuş ve gözyaşları sel olup akmış bu hikâyede. Bu hikâye garip bir hikâye, bu hikâye yaşama dair… Sevgi ise karmaşık bir simge, vazgeçilmez fakat acı veren. Hayatla iç içe, onun kadar gerçek. Bazı zamanlar ölümden daha acı. Belki de tarifsizdir çoğumuza göre. En acısı ise unutulan sevdalar. Bir kalemde silinen, yüreklerden atılan ve sevgiliye acı veren sevdalar. Şiir tadında yaşanmış fakat hüzün tadında biten sevdalar. Belki de hayatın en önemli kahramanları. Bu uğurda destanlar yazılmış, sirenler çalınmış ölüm döşeklerinde yani mezar taşlarında bitmiş sevdalar. Memleket kokan, Alaska'nın güneşinin altında, denizimin sesiyle yazılmış, sonsuzluğa benimle birlikte gidecek deyip, dağları deldiren sevdalar. Aslında daha anlatılacak o kadar çok şey var ki, o kadar çok şey var ki sevdaya dair buna ne benim hayatım yeter, ne de hayat izin verir… Gözlerimi kapatıp, sevdalara baş koyup, ayrılıklarla kendime geldiğim yaşamdan bahsediyorum işte size. Hasretlerin ayrılıkları getirdiği, ayrılıkların ölümden bile biter olduğu bir yaşam bu. Dedim ya işte garip bir hikâye bu. Özlemler, hasretler, ayrılıklar ve daha birçok yaşanması zor fakat hepimizin yaşadığı bir hikâye. Daha anlatılacak, daha yaşanılacak ve daha bitecek o kadar çok hikâyeler var ki. Şimdilik bu bir giriş bu yüzden… Büyücü dünyası... Yaşama dair bir hikâyenin ilk satırları… Devam edecek, sonsuzlukta bitecek bir hikâye. Bizim hikâyemiz…

Son satırlarına geldiğinde bırakıp yazmayı çantasına yerleştirdi defterini. Uzun zamandır bu kitabı yazıyordu. Nasıl bir şey çıkartacaktı orya acaba? Aceleci ve tatlı bir sesle irkildi. " Oturabilir miyim ? " Aslında herkezin bildiği gibi, böyle bir durumda başını kaldırıp sesin geldiği yöne bakma tenezzülüne dahi girmezdi fakat, ses tanıdıktı. Genede bakmadı. Sanki çantasıyla uğraşıyormuş gibiydi. Bir kişilik yana kaydı ve gerçekten kusursuz sesiyle Verony'e konuştu. " Elbette, Verony... Elbette oturabilirsin. " Tam bir Slytherinli edasıyla konuşmuştu. Aslında Verony'in derdinin biraz sohpet ve Joel'e yakınlaşma olduğunu düşünsede onun içinden geçirdiklerini bilmesi biraz olanaksızdı.
Sıkılmıştı kimse kayda değer bir harekette bulunmamıştı şimdiye dek. Sessizliği fazla sevmezdi ama bazı durumlarda olması gereken yerde bulunuyordu. Sessizlik... Bazen gereken bazense nefret içeren bir durumdu Baby için. Sözleri noktalamanın en iyi yoluyken hayata virgülü atmaktı sanki? Sözleri havada kalmışsa birşey yapamazdı. Kimse onu fazla ilgilendirmiyordu son zamanlarda. Abisinin peşinde koşan kızlar'dan bıkmıştı. (!) Onları zaten fazla umursadığı yoktu. Abisinin bilmediği o kadar çok şey yoktu. Sevdiği birisi olduğunu, Sevdiği kişiyle aynı evde kaldığını ve geleceği bilmiyordu o kadar. Belki duymuştu? Birden geçmişi bıraktı ve iç dünyaya geri döndü. Verony çoktan yerleşmişti. Alaycı bir ifadeyle konuşuyordu. " Eee! Pansy nasılsın canım? " Ona biraz ısınmıştı, birkaç sırrını paylaşabileceğini düşündü ama bunu pat diye söyleyemezdi. Muhabbetin koyulaşmasını bekleycekti ve konuya girecekti. " Verony ben çok iyiyim'de... " Kurnazca bir ifade vermişti. Sakindi. Yeşil gözleri, kusursuz bakışlarla Verony'in siyah (?) gözlerinin içinde geziniyordu. Verony'den aldığı cevaba göre şu sözleri söyledi. " Sanırım Aşık oldum. " (Xd) Kime olduğunu soracağına emindi. Böyle bir soruya verebileceği en uygun cevabı zihninde oluşturdu ve Verony'den gelecek cevabı bekledi. Bu sırada * Aşk *'ı düşünüyor ve böyle şeylere kafa yoruyordu. Düşünceleriyse; * Aşk demek karşılıksız sevmek demekmiş.Aşk bir gece vakti sokakta yalnız başına yürürken gördüğün,irkildiğin hayallermiş.Aşk,bir ömür demekmiş.Bir ömre değer demekmiş..Yıllar sonra ellerim ellerinde,gözlerim gözlerinde ve kalbim yeniden ellerinde olduğunda anladım.Meğer aşk herşeye degermiş.Senin aşkın bir ömre yetermiş.Hayata beraber gözlerimizi yumunca anladım... * sadece bunlarla sınırlı değildi. Artık hiçbirşey elinde değildi. Duygularına hakim olamıyordu. Ed'i gördüğü her yerde kalbi hızla atarken, birde yan yana dolaşıyorlardı. And ve Ed'in arasında gezerken bahçede, Ed'in koluna girip gezmek istiyordu. Zaten And için'de bir kız bulursa Ed ile aralarında hiçbir engel kalmayacaktı. Düşünceleri gitgide hızlanıyor aşkın derinliklerine iniyordu. Tek bildiği; " Yaşantılar unutulmaz izlenimler bırakıyorsa eğer, yeniden benzelerini yaşamak için çaba göstermeye değer... Bazen bir tek an mutlu eder insanı... Bazen de saatlerce sürer mutluluklar... Bir de belleğimizin ömür boyu yaşattıkları var... Ed'i unutmaya, söküp atmaya imkan mı var?... " işte böyle şeyler düşünüyordu. Ne kadar saçmaydı oysa bu yaptıkları? Hiç gerçekten aşık olabilirmiydi böyle birisi...

Yaşıtları hep Pans'le çıkmak istemişlerdi. Ama Pans hiçbiriyle çıkmamıştı. Ama Baktığı kişilerse değerliydi Hogwarts'ta. Üstelik Şimdi Yaşıtları içerisindeki en yakışıklı kişiye ismini koyamadığı duygular besliyordu. Aslında Verony böyle bir durumda Joel'e yetiştirmezdi bu durumu fakat Pans sanki bunu istiyordu. Ağabeyi zaten evden ayrılma sebebini anlayamamıştı Pans'in. Nedenini böyle belirtmek daha hoştu. Çünkü evden ayrılma nedeni Ed'e yaklaşmaktı. Hep erkeklere Pans sahip olmuşken bu kez Ed ona sahip oluyordu. Kendinimi kaybetmişti? Öl dese ölecekti sanki...
" Mükemmel bir şey tatlım! Eee... Kim bu şanslı çocuk? " İşte ilk soru buydu... Kendini olacak herşeye hazırladı ve kusursuz sesiyle masum bir ifadeyi birleştirerek yüzünde tatlı bir tebessüm belirtti. " Şu her zaman yanımda gezen 2 kişi varya. Andrew ve Edward. And değilde... Nasıl desem bilmiyorum. Ed'i seviyorum. Üstelik benim Ev'den ayrılıp And ve Ed'le birlikte yaşama sebebimde sırf ona yakın olmaktı. Senden birşey istiyorum Verony... Abime bunları söylermisin artık bilsin istiyorum çünkü durum gitgide kötüleşiyor... Bir gece kendimi birinin yatağında bulmuştum ama ne olduğunu hatırlayamıyorum. Tek bildiğim o gece eve zorla gittiğim ve Ed'in beni tamamen korumasına aldığı... O olmasaydı şimdi nasıl birisi olurdum? Ah... Bilemiyorum. Nasıl karşılayacağı umurumda değil! " Son sözlerinin üzerine sanki basarak söylemişti. Evet umurunda değildi, zaten Ağabeyi onunla fazla ilgilenmiyordu. Bunalıma girecek hali yoktu ya? Sallamadı bile! Tek bildiği Ed'e çaresizce aşık olduğuydu. Boynu ağrımıştı. Gece darbeyi yediği ilk yerdi orası. Merlin Aşkına yaşıtındaydı birde o çocuk! Boynundaki izi gösterdi. Artık sadece bir çizik olarak dursada, iğne vurulduğu belliydi. Herşeyi özet geçerek anlatmıştı. Ed'i seviyordu, tabii. O gece sadece kaçmıştı. Fazla birşey yaşanmamıştı ama, korkusunu arttıran şey Abisinin bunu yalnış anlamasıydı. Saçlarını tekrar geriye attı ve karşıdaki ağaca baktı. O sırada Andrew'i görmüştü. El salladılar birbirlerine daha sonra göz göze geldiler. Yanakları pembeleşmişti. Andrew'in yoluna devam etmesi sonucu Pans biraz rahatladı. "Şii! Tamam canım. Ben Joel ile konuşurum. Sen orasını bana bırak tatlım." Sonunda herşeyi yoluna koyma fırsatı bulmuştu ama bunun sonucunda ortaya çok kötü bir tartışma çıkacaktı. Bu yaşta ne aşkı!? gibi sorularla karşılaşmamak için umudu yoktu aslında. Verony'e kızmaması için içinden binbir söz geçiriyordu. Sonunda Verony söze atıldı. "Pansy hadi kalk biraz gezelim. Ne dersin? Hem bana aşkını anlatırsın" Gitmek istiyormuydu? Evet... " Madem istiyorsun anlatırım, Verony. Ama söyleyebilirsin değilmi?... Neyse nereye gidiyoruz? " Bir soru sorarken sonradan konuyu değiştirmişti. Sanki sırtından büyük bir yük kaldırılıp daha büyüğü gelmişti. Boynundaki izin olduğu yeri ovdu, ve Verony'in gözlerinin içine baktı. Sanki birşeyden korkuyor gibiydi. Abisinin Vereceği tepkidenmi?, Pans'in başına başka birşey geldiğinden ve anlatmadığındanmı kuşku duyuyordu yoksa?, Yada bu izi Edward'ın bıraktığına ve Kötü biri olduğuna mı inanıyordu?... Belkide bunları anlamak için muhabbeti koyulaştırmak istemişti.


En son Pansy Venusé Torres tarafından Paz Mart 08 2009, 21:04 tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Pansy Venusé Torres
5. dönemi bekliyor
5. dönemi bekliyor
Pansy Venusé Torres


Kadın
Mesaj Sayısı : 5
Yaş : 28
Savaş Tarafın : Gizli
Aile : Yok
RP Partneri : Aranıyor
Ruh Halin : Pansy Venusé Torres Bilgin
Tuttuğu Büyücü Takımı : Pansy Venusé Torres Slytherin_group
Kayıt tarihi : 08/03/09

Pansy Venusé Torres Empty
MesajKonu: Geri: Pansy Venusé Torres   Pansy Venusé Torres Icon_minitimePaz Mart 08 2009, 21:04

Veronica'nın yaptığı cisimlenme büyüsüyle Pansy'nin doğduğu yere New York'a gelmişlerdi. Pansy Elindeki Poşetleri sıkıca kavradı ve Veronica'ya baktı. Sanki birşeyden şüpheleniyordu. * Acaba Ne Oldu? * diye düşündü. Zorlasada aklına birşey gelmiyordu. Şelale'den akan sulara baktı. Ne kadar güzel bir doğa harikasıydı. Gülümsüyordu. Veronica'ya dönüp konuştu; " Ne Kadar Güzel Bir Görüntü Değilmi... Doğa! " Doğa derken havanın heryere yaydığı kokuyu içine çekmişti. Derin bir nefes aldıktan sonra, Veronica'ya baktı ve Ne Oluyor dercesine bakışlar sergiledi. Bu kez Edward'ın eski arkadaşlarından Madeline'yi gördü. El salladı ve ismini söyledi. " Madeline Gelsene hayatım...! " Madel gelirken Veronicaya gülümsedi. Gözleri sanki Fazla Kalmaz sözlerini ima ediyordu. Madeline Hogwarts'ta 1. Sınıf Slytherin öğrencisiydi. Ailesi Safkandı ve Zengindi. " Selam... Hangi Rüzgar attı seni buraya Pans. Pardon Pans Dedim Sana Sadece Edward diyordu değilmi? Kızar Şimdi... " " Saçmalama Madeline hiç kızarmı Aaaa. " " Neyse... Sen ne geziyorsun burada bakalım, başına gelenlerden sonra sana yeterince kızmadımı? Onlar olmadan gezemeyecektin Hani? " " Saçmalama evde tek başıma kalacak değildim, ya. Bu arkadaşım Veronica, bizler Verony deriz. 6. Sınıf Ravenclaw Ablam gibi. " " Tanıştığıma Sevindim Verony o zaman. Neyse Ben gidiyorum Sely ve Tia bekliyor. Bayyy! " Madeline gittikten sonra, aralarında biraz sessizlik olur. Sanki Fırtına Öncesi sessizlik gibidir. Sonra Gökyüzünde süzülen Serçelerden iki tanesi yere doğru hızla uçar. Birisi Pansy'in omzuna diğeri, Verony'in Omzuna konmuştur. Hava Şelalenin yanında olunca daha güzeldi. Madeline gittikten sonra Şelaleye bakmaya devam etti, ama Veronica sıkılmışa benziyordu. Sadece "Şirin kızmış..." diyebildi. Bunun anlamı neydi? Çokşeymi düşünüyordu. Slytherinli özelliklerinden birisini gösterip onu şüpheyemi düşürmüştü? Biraz yalan söyleyerek düzeltebilirdi aslında bu durumu ama yapmadı. Veronica'ya yalan söylemek pek hoş olmayacaktı sonuçta. Veronica'ya baktı bir süre, sanki önemli birşey düşünüyordu. Ama zorlasada bir anlam veremedi Pansy. İçindeki merak gitgide büyüyüp rahatsız edici bir duruma geldiğinde şelaleye baktı ve kusursuz sesiyle usulca seslendi Veronica'ya. " Ne düşünüyorsun Veronica? " Düşündüğünü belli etmek istemezse, gerçekten önemli olduğunu anlayacak ve bu durumun peşinden gidecekti. Aynı Pansy Parkinson gibi. Aslında bu soruya cevap olarak hiçbirşey düşünmüyorum diyebilirdi ama o zaman hiçte akıllıca davranmış olmazdı Veronica.

[i]Yeşil gözlerini şelaleye dikmiş, zarafetle bakıyordu. Boynunda bir ağrı hissettiği için elini boynuna götürdü. Ama boynundaki ize değince eli, birazolsun endişelenmişti. Eli boynunda dururken o geceyi düşünmeye başlamıştı. O kadar şüphe uyandırıcı davranıyordu ki, kendini tanımasa aklına bnbir düşünce getirebilirdi. Hatta Ed'in peşine bile düşebilirdi. Biran Veronica'nın bunları düşünüp düşünmediği üzerinde biraz zekasını yordu ama Slytherinlilerin Ravenclaw öğrencileri kadar * inek * olamayacağı aklına gelince vazgeçti. Aslında bunun bile aklına gelmesi bir Ravenclaw öğrencisi kadar zeki olduğunu gösteriyordu. Ama Slytherin Ruhu bunu farketmedi. Sorusuna aldığı cevapsa sorduğu soru kadar ilginçti. Sorduğu sorudan gelecek cevabı merakla bekliyor, kendine sorulsaydı acaba ne derdi diye dşünüyordu. Ama gelen cevap Akedemi kelimesiyle başlayınca sinirlendi. Zaten Akedemi'de yeterince duymuyorlarmıydı adını? " Akedemiyi düşünüyordum. Malum dersler yoğunlaşacak. Nasıl baş çıkıcam diye düşünüyordum. " Ne kadar saçma? Bir Ravenclaw Öğrencisi hiç dersleri düşünürmüydü? Sonuçta hep başarabileceklerini biliyorlardı. Düşüncelerinden hızla sıyrıldı ve yere eğilip bir taş aldı ve biraz elinde oynattı. Daha sonra şelallenin üzerine doğru sinirle fırlattı ama şelalede bulunan kayalıklara çarpıp suya düşmüştü. Derslerden nefret ediyordu. Muggle'lar'dan da, Melezlerden de... Aslında Safkan olmayan herşeyden ve herkesden, ama Safkanların sayısı azzda sayılmazdı. Slytherin olacak her öğrencide Safkanlık aranırdı. Melezlerse 90 kişiden malesef 10'uydu! Aslında tamamen Safkanların alınması lazımdı ama, şu Acıma duyguları vardı. " Sadece Akedemi'mi? Hadi ama bana doğruyu söyle sadece Akedemi olamaz. Abimi mi düşünüyordun yoksa? " Bunu şakasına söyleyip, gülmüştü. Veronica'da ona eşlik ediyordu ama sonra... Ciddileşti birden. Usulca sordu sonra sorusunu. " Gerçekten Neyi Düşünüyorsun? " dedi. Veronica birşeyden korkmuşa benziyordu. Pansy'se sadece Sustu. Şelaleye izlemek için gelen seherbazların oturması için bir alan yapmışlardı. Oraya gidip oturdular. Ardından yeşil gözleri sinirden kırmıza döner gibi oldu, ama sonra as rengi yeşile geçti. Veronica'non gözlerine baktı. Birisinin gözlerinin içine bakınca yalan söyleyemeyeceğini biliyordu. [i]Veronica cevap verene dek, Aşkı ve Edward'ı düşündü. Ki, Edward'sa aşk demekti... Çoğu insanın korktuğu ama içinde dayanılmaz bir biçimde istediği şeydi aşk. Çoğu zamanda bir rastlantı, yahut beklenmedik bir zamanda çıkıyordu insanın karşısına. İşte Pansy'e olda buydu. Edward ona yakınlaşmak istedikçe korkuyordu. Birine bağlanmak üstelik onun olmak. Sanki avını en savunmasız anında yakalamak isteyen bir avcı gibi aynı. En savunmasız anıydı, herşeye hazırdı. Eve baygın döndüğünde kurtarılan kişi durumundaydı. Onu gece yatağına götürüp yatırdığında uyumayı, yaşamayı fazla istemiyordu. Sadece onunla olmaktan korkmuştu, ve başınada gelmişti. Aslında ona öyle birşey besliyordu ki, aşk denilemezdi. Ejderhaların çıkarttığı ateşe düşmüştü adeta. Kaybetme duygusunu yaşamamıştı, yada son bulmayı. Edward'sa bu duyguların hepsini hissediyordu.


Rpg Out: Dediğim gibi diğer bir sitede yaptığım rpg'lerimden birisidir. Alıntı yoktur. Hala yapılan bir rpg olduğundan lütfen sonu yok gibi cümleler sarfetmeyiniz.




Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Pansy Venusé Torres
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Hogwarts Cadılık ve Büyücülük Okulu :: Hogwarts :: RP Dersleri-
Buraya geçin: